Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/25444 E. 2015/4078 K. 03.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/25444
KARAR NO : 2015/4078
KARAR TARİHİ : 03.03.2015

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, … 2. İcra Müdürlüğünün 2011/6225 Esas sayılı dosyası dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine, davalının %40’dan az olmayan tazminatan mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden ve davacı hakkında yersiz ödendiği iddia edilen aylıkların faizi ile tahsili amacı ile 9.680,94 TL tutarlı icra takibi başlatan davalı Kuruma karşı açılan menfi tespit davası ile Kurumca talep edilen miktarın %40’dan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne, %40’dan az olmamak üzere tazminat isteminin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Somut olayda; dosyadaki kayıt ve belgelerden; 26/01/2007 kesinleşme tarihli ilam ile anlaşmalı olarak eşinden boşanan davacının, davalı Kuruma 05/02/2007 tarihinde yaptığı başvuru üzerine ölen babasından dolayı ölüm aylığına bağlandığı, telefon ile ihbar üzerine başlatılan soruşturma sunucu kontrol memuru tarafından tutulan 11/03/2010 tarihli rapora göre; davacının kayıtlı olduğu Yeni Mahalle Muhtarı … alınan beyanında davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını, 2009 yılı Haziran ayına kadar Yeni Mahallede yaşadıklarını, bu tarihten sonra mahalleden taşındıklarını bildirmiş; Yeni Mahalledeki adreste yapılan çevre araştırmasında davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği; davacının güncel adresi olan … Mah. …. Cad. …/Merkez adresinde yapılan çevre araştırmasında da davacının bu adreste boşandığı eşi ile yaşadığının beyan edildiği görülmüştür. Adres hareketleri incelendiğinde, davacının eski eşinden 26/01/2007 tarihinde boşanmasına rağmen 01/06/2007 tarihli … sayımında aynı adreste sayıldıkları, davacının 11/03/2010 tarihli kontrol memuru raporundan sonra 16/09/2010 tarihinde yerleşim yerini başka adrese naklettiği, öncesinde boşandığı eşi ile aynı adreste kayıtlı göründükleri anlaşılmış, abonelik kayıtları incelendiğinde ise davacının,

boşandığı eşinin kayıtlı olduğu Yeni Mahalle … Gazi Cad. No:20/1 … adresinde 26/02/2007-24/03/2009 tarihleri arasında adına sabit telefon hattı aboneliği açtırdığı, 24/03/2009 tarihinde bu aboneliği eski eşi ile birlikte yaşadığı iddia edilen … Mah. … Cad. No:2/1 … adresine naklettiği, kontrol memuru raporunun ardından 10/05/2010 tarihinde ise iptal ettirdiği, yine davacının 02/12/2008-03/05/2010 tarihleri arasında Aydoğan Mah.’deki adreste adına su aboneliği bulunduğu tespit edilmiştir.Bankalara beyan edilen adresler incelendiğinde ise, davacı ve boşandığı eşinin … Bankasına ve… Bankasına beyan ettikleri; boşandığı eşin …Bankası, …ve …’a beyan ettiği yerleşim yeri adreslerinin (Yeni Mah. no:20 …) aynı olduğu, eski eşin … bankasında açtığı hesabında ev adresi olarak davacının 16/09/2010 tarihinde kaydını aldırdığı … Mah. 1. Sok. … Apt. No:6 … adresini beyan ettiği tespit edilmiş, mahkemesince davacı ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde ve birlikte yaşadıkları iddia edilen Aydoğan Mah.’deki yerleşim yerinde ayrıntılı kolluk araştırması yaptırılmadığı, davacı ve boşandığı eşinin geçmişten bugüne seçmen kayıtlarının istenmediği görülmüştür. Mahkeme huzurunda beyanı alınan ve kontrol memuruna verdiği beyanı haklı nedene dayanmaksızın değiştiren Yeni Mah. Muhtarı …, davacı ve eski eşinin boşanmadan önce Yeni Mahalle’de birlikte yaşadıklarını, 2007 yılında boşandıklarını tahmin ettiğini, davacının boşanmadan sonra evi terk ettiğini, kontrol memuruna birlikte yaşadıkları yönünde beyanda bulunmadığını beyan ettiği; diğer davacı tanıklarının ise muhtar …’in beyanı ile çelişecek şekilde boşanma sonrası evi öncelikle eski eşin terk ettiğini, akabinde davacıya evden çıkması için baskı yapması üzerine, davacının Yeni Mahalledeki evden ayrıldığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı … Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine
göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki … … kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.

Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “… … kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğininsorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı … Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, ilgililerin su, elektrik, sabit telefon, cep telefonu, doğalgaz, internet, kablolu TV vb. aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, sağlık kuruluşlarına beyan ettikleri adresler araştırılmalı, geçmişe yönelik seçmen bilgi kayıtlarının tamamı(oy kullanılan yerlere ilişkin kayıtlarda dahil olmak üzere Seçsis-seçmen bilgileri geri izleme

Ekranından temin edilen kayıtlar) getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, yine davacı ve eski eşinin kredi kartı vebanka hesapları varsa, hesap açılış tarihi ve yerleşim yeri olarak beyan edilen adresler sorulmalı, boşanan eşlerin geçmişten bugüne kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması (Yeni Mah., … Mah., … Mah.deki adresler itibari ile) yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, Yeni Mahalle Muhtarı …’in kontrol memuruna verdiği davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığına dair beyanını mahkeme huzurunda haklı nedene dayanmaksızın değiştimesi, davacı ve boşandığı eşinin boşanma kararından sonra açılan banka hesaplarında aynı adresleri yerleşim yeri olarak bildirmeleri, davacının 2007 yılında boşanmasına rağmen 16/09/2010 tarihine kadar eski eşi ile aynı adreste kayıtlı olması, bu adreste boşanma kararından sonra adına sabit telefon aboneliği yaptırması, eski eşin … bankasında açtırdığı hesapta yerleşim yeri olarak davacının halihazırda kayıtlı olduğu yerleşim yeri adresini beyan etmesi hususları da dikkate alınarak, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; belirtilen şekilde araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.