Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/24684 E. 2014/28128 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/24684
KARAR NO : 2014/28128
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ : Acıpayam Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2012/484-2013/378

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San.Ltd.Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava 06.02.2006 tarihinde meydana gelen iş kazasında yaralanıp, 10.04.2006 tarihinde ölen A. Ç.’ın mirasçıları olan davacıların maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; 06.07.2010 tarih, 2007/280 E. – 2010/281 K. sayılı ilam ile, davanın kısmen kabulüne verilmiştir.
Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemiz tarafından 25.09.2012 tarih, 2012/15456 E. – 2012/15530 K. sayılı ilam ile, davacı vekili ile davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine karar verilerek, davalı A. Süt Ürünleri Ltd. Şti.’nin temyiz itirazları incelenmiş ve olayın iş kazası tespiti yapılmadan tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek hüküm bozulmuştur.
Davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekili, 13.11.2012 tarihinde karar düzeltme talebinde bulunmuş, karar düzelteme talebinin incelemesi Dairemize ait olmasına rağmen, yerel mahkeme hatalı olarak talebi incelemiş ve 23.11.2012 tarihli ek karar ile, “İş Mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilemeyeceğini” belirterek temyiz yolu açık olmak üzere karar düzeltme talebinin reddine karar vermiştir. Bu karar 03.12.2012 tarihinde davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekiline tebliğ edilmesine rağmen, davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekili bu kararı temyiz etmemiştir. Neticede davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. ile ilgili karar 23.05.2013 tarihinde, 15.07.2010 tarihi itibari ile kesinleştirilmiştir.
Davacılar vekili, davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. ile ilgili kararın kesinleşmesinden sonra, bu davalıdan hüküm altına alınan tazminat alacağını tahsil etmiş ve 26.09.2013 tarihli oturumda; “hüküm altına alınan alacağı, hakkındaki karar kesinleşen davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti.’den tahsil ettiklerini, bu nedenle A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı yönünden de dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini” talep etmiştir.
Mahkemece 26.09.2013 tarihinde, davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı A. Elektrik bakımından verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Temyiz talebi süre aşımı yönünden reddine karar verilen ve hakkındaki karar kesinleştirilen davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekili, 26.11.2012 tarihinde, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45 ve devamı maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak, “tutanaklarda davaya İş Mahkemesi sıfatıyla bakıldığının belirtilmediğini, kısa kararda temyiz süresinin açıklanmadığını, buna rağmen Yargıtay tarafından temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, neticede adil yargılanma hakkı ve Anayasa’nın 40. maddesinin ihlal edildiğini belirterek, ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasını veya 85.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini” talep etmiştir.
Anayasa Mahkemesi; “Mahkemenin, yargılamanın başından beri Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya baktığı, iş mahkemesi sıfatıyla baktığını tutanaklara geçmediği, kısa kararda kanun yolu ve süresini belirtmediği, buna rağmen Yargıtay’ın bu hukuki belirsizliği dikkate almaksızın temyiz talebini süre yönünden reddettiği, buna göre davacının Mahkemeye erişim hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkının ihlal edildiği” sonucuna varmış ve “6216 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca, davacıya davasını esastan inceleyecek şekilde temyiz yolunu kullanmakta hukuki yararı bulunduğundan 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca başvurucuya temyiz başvurusu imkânının verilmesi gerektiği” kararı vermiştir.
Buna göre, yerel mahkemenin 06.07.2010 tarih, 2007/280 E. – 2010/281 K. sayılı davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına, davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekilinin yaptığı 23.07.2010 tarihli temyizin süresinde olduğu, Dairemizin 25.09.2012 tarih, 2012/15456 E. – 2012/15530 K. sayılı ilamında belirtilen temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine dair kararın ve buna bağlı olarak yerel Mahkemenin bu davalı hakkındaki kararı 15.07.2010 tarihi itibari ile kesinleştirmesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
O halde davalılardan A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekilinin yerel mahkemenin 06.07.2010 tarih, 2007/280 E. – 2010/281 K. sayılı davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yaptığı temyiz incelemesinde;
Yerel mahkemenin 06.07.2010 tarih, 2007/280 E. – 2010/281 K. sayılı kararı ile yazılı şekilde maddi ve manevi tazminatların davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de bu sonuç doğru değildir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenen tazminattan düşürülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
5510 sayılı Yasanın 13. maddesinde iş kazasının 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde bu sürenin iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği, 5510 sayılı Yasanın 20. maddesinde ise iş kazasına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanacağı bildirilmiştir.
Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca hak sahiplerine gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanını doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir.
Yapılacak iş; davacılara iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacılara Kuruma müracaat ederek iş kazası sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması için önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir.
O halde, davalı A. Elektrik Mühendislik İnşaat San. Ltd. Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 23/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.