YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2402
KARAR NO : 2014/9907
KARAR TARİHİ : 06.05.2014
MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2013
NUMARASI : 2013/445-2013/1006
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan K.. A.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına, ihbar olunan sigorta şirketinin adının mahallen gerekçeli karar yazılmasının mümkün bulunmasına göre, davalı K. İnş Tur San Tic AŞ vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 21.09.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davalılardan K.İnş Tur San Tic AŞ’ne yönelik davanın kusuru bulunmadığından reddine, maddi tazminat istemlerinin reddine, manevi tazminat istemlerinin ise kabulüne ilişkin 01.03.2012 günlü kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce davalı K.İnş Tur San Tic AŞ’nin üst işveren olduğu, kusuru bulunmasa bile, alt işverenin kusurlu eylemi nedeniyle, alt işveren işçisinin uğradığı zarardan 4857 sayılı yasanın 2/6 maddesi gereğince sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak önceki gibi maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin ise kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılardan K. İnş Tur San Tic AŞ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava iş kazası sonucu ölüm nedeniyle yakınların manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Manevi tazminat mal varlığı dışındaki hukuksal değerlere yapılan saldırılar ile meydana gelen eksilmenin giderilmesi olup, amacı: Çekilen acıların dindirilmesi, kırılan yaşama arzusunun tazelenmesi yaşama yeniden bağlanmanın sağlanması yoluyla bozulan ruhsal dengeyi sağlamaktır. Bu amacın gerçekleşmesi için zarar
çoğaltılması öngörülmüştür. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunun 47.maddesidir. Anılan madde de hakimin ölüm halinde olayın özelliklerini göz önünde tutularak ölenin ailesine adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. Ölenin yakınlarının aile kavramı içerisinde olduğu uygulama ve öğretide tartışmasızdır. Ancak burada anlaşılması gereken yakınlık aile hukuku çevresinde yakınlık değil duygusal yakınlıktır. Öte yandan gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan B.K.’nun 47.maddesi ve gerekse yürürlükte bulunan TBK’nun 56. maddesinde, manevi tazminat isteminin gerek doğması gerekse kapsamı özel koşullara bağlanmıştır. Beden ve ruh tamlığının ihlali veya adam ölmesinden başka durum ve koşullar, diğer bir deyişle durumun özellikleri manevi giderimi gerektirmeli giderek yasada öngörülen unsurlar gerçekleşmelidir. Bu unsurlar: bir kimsenin ölmüş ya da bedensel zarara uğramış bulunması, davayı ölenin yakınlarının veya bedensel zarar uğrayanın açması ve özel hal ve şartların gerçekleşmesidir. Özel hal ve şartlardan anlaşılması gereken olayın özellikleri olup hakim her olayın özelliğine göre bunu takdir etmelidir. Manevi tazminat isteyen yakının ölenle olan saygı ve bağlılığının, duygu birliğinin derecesi, ölen ile yakınlarının, ölenin sağlığında biri birlerine gösterdikleri koruma, sevgi, düşkünlük, göz önünde tutularak, manevi zararın oluşup oluşmadığı ve tüm bunların yanı sıra olayın meydana gelişindeki özellikler dikkate alınarak manevi tazminatın miktarı değerlendirilmelidir.
Somut olayda davacı H.. A.. Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2003 ve 2002/904E, 2003/786K sayılı kararı ile “Müşterek hayat esnasında davalının davacıya ve çocuklarına karşı sözlü ve fiili tezyif ve tahkir edici hareketlerinin mütemadi ve ısrarlı biçimde sürdürüldüğü, davalı kocanın, zaruri ihtiyaçların aile bireyleri tarafından karşılanmasına karşı çıktığı, eş ve çocuklarda davalının sürekli takip ve denetimi nedeniyle hayatlarını asgari şartlarda devam ettirirken bile dayanılması imkânsız baskı korku ve kaygıların oluştuğu, kocadaki saplantı haline gelen tasarruf düşkünlüğünün aile bireylerinin kimlik ve kişilik bozukluğuna yal açacak düzeye uluştuğundan bahisle” kocası M. S. T.dan boşanmalarına karar verildiği. 22.04.2004 tarihinde boşanmanın kesinleştiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, sigortalının eski eşi olan davacı H.. A.. ile ölen sigortalı arasında, anılan davacının ruhsal bir zarar gördüğü, manevi acı çektiğini kabul etmeye elverişli Borçlar Kanunun 47.maddesinin aradığı anlamda saygı, bağlılık, duygu birliği ile koruma, sevgi ve düşkünlüğün bulunmadığı ortadadır. Hal böyle olunca davacı H.. A..’ın manevi tazminat isteminin reddi gerekirken, yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Davacı çocuklar yararına takdir olunan manevi tazminat yönelik temyize gelince: Babalarının ölümü ile sonuçlanan iş kazasında sigortalının % 15, davalı alt işverenin G.. Ş..’nin % 35 oranında kusurlu olduğu, %50 oranındaki kusurun ise olayın meydana geldiği yer itibarıyla Afganistan Devletine ait bulunduğu, asıl işveren olan K. İnş Tur San Tic AŞ’nin kusurunun bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim: ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek
hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı çocuklardan her biri yararına hüküm altına alınan 50.000,00’er TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, davacı H.. A.. bakımından manevi tazminatın unsurlarının bulunmadığı göz ardı edilerek, diğer davacılar bakımından ise manevi tazminatların fazla takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı K. İnş Tur San Tic AŞ vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan K.. A..’ne iadesine, 06/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.