Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/2368 E. 2014/28365 K. 25.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2368
KARAR NO : 2014/28365
KARAR TARİHİ : 25.12.2014

MAHKEMESİ : Kütahya İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/12/2013
NUMARASI : 2011/402-2013/472

Davacı-k.davalı, Emekli aylığının iptaline, ilişkin Kurum işleminin iptaline, emekli aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına ve emekli aylıkların kesildiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline,
Davalı-k-davacı Kurum ise yersiz olarak ödenen 5.995.84 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davacı-k.davalının davasının reddine, davalı- k.davacı Kurumun davasının kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurumun tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine
2-Dava nitelikçe; davacının 3. Derecede sakatlığının bulunduğu ve vergi indiriminden yaralandığından bahisle 506 sayılı Yasanın 60/C-b-2 maddesi gereğince davacıya bağlanan yaşlılık aylığının, sakatlık oranının % 40’ın altına düştüğü ve artık vergi indiriminden yararlanamayacağından bahisle Kurum işleminin iptali ile yaşlılık aylığının durdurulduğu tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte yeniden ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine, birleşen dava ise davacıya yersiz ödenen aylıkların tahsiline ilişkindir.
Mahkemece, davacı tarafından açılan Kurum işleminin iptali ve aylığın bağlanmasına ilişkin davanın reddine, birleşen 2012/180 Esas 2012/482 Karar sayılı dosyasındaki davacı Kurumun davasının kabulü ile 5.995,84 TL ‘nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.
Davacının 31.03.2010 tahsis talep tarihinde 15 yıldan fazla sigortalılığının ve 3600 günü aşkın prim ödemesinin bulunduğu ve gelir vergisi kanunun 31. Maddesi kapsamında 22.02.2000 tarihinden itibaren 3. Derecede sakatlık için öngörülen indirimden yararlandığı giderek 506 sayılı Yasanın 60/C-b-2 ve geçici 87/a maddesindeki koşullara sahip bulunduğu ve uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık Kurumun yaptırdığı kontrol sonucu belirlenen % 20 oranındaki sakatlık oranına ilişkindir.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 193 sayılı gelir vergisi kanunun 31/1. Maddesinde;Çalışma gücünün asgari % 80’ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgari % 60’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgari % 40’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılarak aynı maddenin 2. Fıkrasındaki oranlarda indirime gidileceği, 31/son maddesinde ise Sakatlık derecelerinin tespit şekli ile uygulamaya ilişkin esas ve usuller Maliye, Sağlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarınca bu konuda müştereken hazırlanacak bir yönetmelik ile belirleneceği düzenlenmiştir. Yasanın verdiği yetkiye dayanılarak Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hazırlanmış ve 16.07.2007 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Üstelik 30.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan en son tarihli Özürlükük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükmünün 8. maddesi raporların düzenlenmesi ve özür oranının belirlenmesine ilişkin olarak özür oranlarının cetvelde bulunan oranlara göre özürlü sağlık kurullarınca belirleneceğini ifade etmektedir ve devamı maddelerinden 10. maddede özürlü sağlık kurulu raporuna itiraz başlıklı bölümde “farklı bir sağlık kurulu raporu alacak kişi en yakın farklı bir özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastaneye gönderilir,aynı yönde ise özürlü sağlık kurulu raporu kesinleşir. Özürlü sağlık kurulu raporlarının farklı olması durumunda, Sağlık Bakanlığınca belirlenmiş olan hakem hastanelerden, kişinin ikamet ettiği yere en yakın bir hakem hastaneye, kişi yeniden muayene edilmesi ve özürlü sağlık kurulu raporu tanzim edilmesi amacıyla yine il sağlık müdürlüğü kanalıyla gönderilir. Hakem hastanenin özürlü sağlık kurulunca verilen kararı kesindir.” 13. maddede özürlü sağlık kurulu raporunun geçerlik süresinden söz edilmekte olup son bendinde “evvelce özürlü sağlık kurulu raporu vermiş olduğunun tespiti halinde tekrar rapor verilmez kullanım amacına uygun olarak düzenlenmiş ve bu yönetmelik hükümlerine göre alınmış olan sürekli raporlara sahip kişilerden Kurumlarca yeniden rapor istenilmez” ifadeleri yer almaktadır.
Davacının özürlülük oranının %40’ın üzerinde olduğu tespit edildiğinden davacının 31.03.2010 tarihinde vergi indiriminden dolayı yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, 2105292269 tahsis numarası ile 01.04.2010 tarihinden başlamak üzere yaşlılık aylığı bağlandığını, 18.04.2011 tarihli kontrol muayenesine istinaden hastaneye sevkinin yapıldığını, sevk sonucu elde edilen raporların Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına gönderildiğini, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kararı sonucu işgücü çalışma kaybının %12 olarak tespit edildiğini ve müvekkili kuruma bildirildiğini, davacının çalışma gücü kayıp oranının %40’ın alına düştüğünden aylığının 18.04.2011 kontrol muayene tarihi itibariyle kesildiğini, bu oranın gelir vergisi kanununun 31/2 maddesindeki sakatlık indirimi için öngörülen asgari oran olan % 40’ın altında kalması nedeniyle davacıya bağlanan aylığın durdurulduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
193 Sayılı yasanın öngördüğü sakatlık indiriminden yararlanabilmek için bu yasada belirtildiği üzere Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması suretiyle sakatlık oranının belirlenmesi gerekir. S.. S.. tarafından iş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle gelir bağlanmasında ve maluliyet aylığı bağlanmasında ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri uygulanmaktadır. Her iki mevzuatın meslekte güç kayıp oranının belirlenmesinde kullandığı ölçütler farklıdır. Davacıya sakatlık indiriminden yararlandığından bahisle aylık bağlanmış olup, 506 Sayılı Yasanın geçici 87/a maddesi delaletiyle 60/C-b-2 maddesinin getirdiği haktan yararlanmanın önkoşulu sakatlık nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaktır. Vergi indiriminden yararlanılacak sakatlık oranın ise 193 sayılı Yasanın öngördüğü yöntemle belirlenmesi gerektiği açıktır. Hal böyle olunca Mahkemece Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğünde belirtilen yöntemlere göre belirlediği maluliyet oranın tayinine gerek olmadığına dair kararına değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, öncelikle en son tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin 10. Maddesindeki prosedür uygulanarak davacının özürlülük oranını belirlemek, itiraz halinde Adli Tıp Kurumundan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması suretiyle davacının meslekte kazanma güç kayıp oranının ne olacağına ilişkin rapor alınmak, bu rapor ile Devlet Hastanesi ile Hakem Hastanesi raporları arasında çelişki olursa Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkiyi giderici rapor almak ve sonucuna göre bir karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı-k.davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı-k.davalıya iadesine,
25/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.