Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/22942 E. 2015/15962 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22942
KARAR NO : 2015/15962
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : Gebze 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/04/2014
NUMARASI : 2013/874-2014/93

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 08.05.2002-12.12.2013 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde geçen çalışmalarından dolayı 506 sayılı kanun gereği SSK primlerinin ödenmesi ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’ na istinaden İşkur’ dan işsizlik ödeneği tespiti yapılarak tarafına ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hizmet süresinin tespitine ilişkin davada 5 ( beş) yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun’un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık
– Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı işveren adına tescilli “1030361” sicil sayılı işyerinden 30.04.2008- 11.12.2013 tarihleri arasındaki davacı çalışmalarının eksiksiz olarak davalı Kuruma bildirildiği, davalı işyerinin 01.07.1998 tarihinden itibaren yasa kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının 2002 yılından itibaren çalışmalarının kesintisiz olduğu iddiası bulunmasına göre mahkemece usulüne uygun araştırma yapılmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, tüm dosya kapsamına göre davacının davalı işyerinden sigorta bildirimi yapılmayan 30.04.2008 tarihinden önceki çalışmalarının sigorta bildirimi yapılan çalışmaları ile birlikte kesintisiz olarak devam edip etmediğini araştırmak, kesintisiz devam etmesi durumunda hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilemeyeceği hususu göz önüne alınarak davalı işyerine ait imzalı ücret tediye bordrolarını ve davacının işyeri özlük dosyasını getirtmek, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alınma tarihi ile tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığının sormak, bordro tanıklarını dinlemek, Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına başvurmak, dava nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiğinden araştırma genişletilerek yukarıda yer alan hukuki açıklamalar ışığında hakdüşürücü süre de gözetilmek suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Öte yandan, davacının 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’ na istinaden İşkur’ dan işsizlik ödeneği tespiti yapılarak tarafına ödenmesine dair talebi ile hizmet tespitine ilişkin talebinin tefrikine karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.