YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22044
KARAR NO : 2015/17048
KARAR TARİHİ : 28.09.2015
MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/05/2014
NUMARASI : 2012/166-2014/843
Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde Mayıs 1988-Eylül 2008 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 01/05/1988-30/09/2008 tarihleri arasında davalıların murisine ait işyeri nezdinde sigortasız çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulü ile “davacının davalılar nezdindeki iş yerinde 15/05/1998-16/09/2008 tarihleri arasında sürekli olarak hizmet akti ile ve asgari ücret ile çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmanın konusu, sürekli- kesintili-mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeri ile ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukca işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun m.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa’nın 3/B-D maddeleri ile 5510 sayılı Yasa’nın 6/a-c maddelerinde de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555¬3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 506 sayılı Yasa kapsamında herhangi bir tescil kaydının olmadığı, davalı işyerinin 01/06/1981-30/05/2005 tarihleri arasında Müşavirlik-Mühendislik faaliyetlerinden dolayı 506 Yasa kapsamına alınmış olduğu, davalı işyeri sahibinin 01/06/1081-31/05/2005 tarihleri arası “mühendislik ve danışma hizmetleri” faaliyetinden dolayı vergi kaydının olduğu, 31/05/2005 tarihinde ticareti terk ettiği hususunun 27/05/2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olunduğu, davalı işyerinin kiralandığına ilişkin olarak 01/06/2006-01/04/2007 tarihleri arası işyeri kira sözleşmelerinin dosyaya ibraz olunduğu, 16/09/2008 tarihinde meydana gelen yangın olayı nedeniyle işyeri çalışanı olarak Ş.. A..’nın ve davacılar murisi Timur Efendioğlu’nun kolluk tarafından alınan beyanlarında davacının da işyeri çalışanı olarak adının tutanaklarda yer aldığı, davacının 18/05/2009 tarihli Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne yapmış olduğu müracaatta da 11/04/1988-18/09/2008 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı iddiasında bulunduğu, Kurum müfettişlerince davacının hizmetine yönelik yapılan soruşturma neticesi davacının hizmetinin ancak Mahkeme ilamı ile ispat edilebileceğinin rapor edilmiş olduğu, yapılan zabıta araştırması neticesi 22/08/2013 tarihinde düzenlenen tutanak ile komşu işyeri sahibinin Mahkeme’ye bildirilmiş olduğu, yargılama esnasında davacı ve davalı tanıklar ile kamu tanıklarının dinlendiği ve alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda davanın uzun süreli sigortalı hizmetin tespitine ilişkin olduğu anlaşılmakla, Mahkemece yetersiz tanık beyanları dikkate alınarak ve davalı işyerinin Kanun kapsamından çıkmış olduğu tarihten sonraki ihtilaf konusu dönem içerisinde de faal ve kapsama alınabilecek nitelikte olup olmadığı noktasında herhangi bir araştırma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; davalı işyerinin Kanun kapsamından çıkmış olduğu tarih olan 30/05/2005 tarihinden sonra da işyerinin faal ve kapsama alınabilecek nitelikte olup olmadığını işyerine ait elektrik, su, doğalgaz faturaları ile araştırmak, Belediye, zabıta aracılığıyla davalı işyerinin hangi tarihlerde faal olduğunu tespit etmek; bu tür uzun süreli sigortalı ( 01/05/1988-30/09/2008 tarihleri arası ) hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi gerektiğinden, tanık beyanlarının da yetersiz olması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarına başvurmak, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ile davalı işverenlere iadesine, 28.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.