Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21755 E. 2015/15919 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21755
KARAR NO : 2015/15919
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : Malatya 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/08/2014
NUMARASI : 2014/105-2014/299

Davacı, davalı kurumun 19/09/2013 tarih ve 2013/50 sayılı işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının Kurum tarafından 7201 sayılı Kanun’a göre gönderilen eksik prim borcu ile ilgili idari para cezasının iptali ile ödenen 5.871 TL meblağlı idari para cezasının tarafına iadesi ile Kurum işlemine karşı yapılan itirazın reddine dair Kurum’un 19/09/2013 tarih ve 2013/50 sayılı kararının iptali istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, görevli yargı yolunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır. Bunlar;
“a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, eldeki davada öncelikli olarak belirlenmesi gereken husus yargı yoludur. Mahkemece bir davada, dava şartlarının olup olmadığına 6100 sayılı HMK. 114/1 maddesinde gösterilen sıralamaya göre bakmak gerekmektedir. Bu durumda yargı yolunun caiz olmadığı bir mahkemede açılan davada, mahkemece davanın esasına girilemez. Öncelikle yargı yolunun belirlenmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre “yargı yolunun caiz olması” dava şartı olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
5510 sayılı Kanun’un 102.maddesine göre; idarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. İtirazı kurumca reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Yukarıda yer alan yasa hükümlerine göre idari para cezasının ilgiliye tebliği zorunlu olup itiraz edilmesi ve Kurumca itirazın reddi halinde idari para cezasının Kurum alacağı olarak 6183 sayılı Kanun’a göre takip ve tahsil işlemleri yapabileceği gibi bu bağlamda ödeme emri de gönderebilir.Bu nedenle ödeme emrinin konusunun idari para cezası olması uyuşmazlığın başlıbaşına idari yargıda görülmesini gerektirmez. Kurumun, idari para cezasını tebliğ etmediği veya itiraz hakkında komisyonca bir karar alınmadığı hallerde, Kurumun davacıya gönderdiği ödeme emrine konu Kurum alacağı, takip ve tahsili mümkün olan bir alacak haline gelmediğinden mahkemece yargı yolu görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi yerine ödeme emrinin iptaline karar verilmelidir.
Yukarıda yer alan Yasa hükümlerine göre idari para cezasının ilgiliye tebliği zorunlu olup itiraz edilmesi ve Kurumca itirazın reddi halinde idari para cezasının Kurum alacağı olarak 6183 sayılı Kanun’a göre takip ve tahsil işlemleri yapabileceği gibi bu bağlamda ödeme emri de gönderebilir. Bu nedenle ödeme emrinin konusunun idari para cezası olması uyuşmazlığın başlıbaşına idari yargıda görülmesini gerektirmez. Kurumun, idari para cezasını tebliğ etmediği veya itiraz hakkında komisyonca bir karar alınmadığı hallerde, Kurumun davacıya gönderdiği ödeme emrine konu Kurum alacağı, takip ve tahsili mümkün olan bir alacak haline gelmediğinden Mahkemece yargı yolu görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi yerine ödeme emrinin iptaline karar verilmelidir.
Bu düzenlemeler karşısında idari para cezalarının tahsili için davalı Kurumca 7201 sayılı Yasa gereğince düzenlenen ve davacıya 29/07/2013 tarihinde tebliğ olunan karar için açılacak davaların İdari Yargı’da görüleceğinin kabulü gerekir.
Somut olayda, davacıya çıkartılan idari para cezası konulu idari kararın 7201 sayılı Kanun’a göre çıkartıldığı; bu durumda davaya İdari Yargı’da bakılması gerektiği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmadan uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
07.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.