Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21719 E. 2014/26594 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21719
KARAR NO : 2014/26594
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Merzifon Asliye Hukuk ( İŞ) Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2014
NUMARASI : 2013/413-2014/106

Davacı, ölüm aylığının iptal edene kurum işleminin iptaline, ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, 05/02/2013 tarih, 2011/39 esas ve 2013/54 karar sayı ile verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, Dairemizin 27/06/2013 tarih, 2013/7641 esas ve 2013/13845 karar sayılı ilamı ile “eksik araştarma sonucu karar verildiğinden” bahisle bozulması üzerine, yerel mahkeme bozma ilamına uyulmasına karar verdikten sonra 25/02/2014 tarih, 2013/413 esas ve 2014/106 karar sayılı kararı ile davanın kabulü yönühde hüküm kurmuştur.
Somut olayda; dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının eski eşinden TMK.nun 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak 03/03/2008 kesinleşme tarihli ilam ile boşandığı ve davalı kuruma yaptığı 21/04/2008 tarihli başvuru üzerine babasından dolayı ölüm aylığına bağlandığı, kontrol memuru tarafından tutulan 12/08/2010 tarihli raporda; davacının boşandığı eşi Metin’in, imzası ile alınan beyanında, davacının İzmir’in Bornova ilçesinde oğlu Seyfi’nin yanında kaldığını, kendisinin ise Kayadüzü Kasabasındaki yerleşim yerinde yaşadığını; Mahalle Muhtarı S.. K..’in ise, davacının ve boşandığı eşinin İzmir’de oğulları ile yaşadıklarını, düğün için birlikte köye geldiklerini, Metin’in İzmir’deki yerleşim yeri kaydını Kayadüzü Kasabasına aldırdığını, davacı ve eski eşinin birlikte yaşayıp yaşamadıklarını bilmediğini beyan ettikleri görülmüş; Kimlik Paylaşım Sistemi üzerinde yapılan incelemede, davacının Bayraklı/İzmir; boşandığı eşinin ise Kayadüzü Kasabası/Merzifon adresinde kayıtlı oldukları anlaşılmıştır. Bozma sonrası bozma ilamına uyulmakla birlikte, davacı ve boşandığı eşinin geçmişten bugüne adres hareketleri ve oy kullandıkları yerler dahil olmak üzere seçmen kayıtlanın alınmadığı, belirlenecek adresler itibari ile fiili birlikte yaşamın bulunup bulunmadığı hususunda kolluk araştırması ile davacı ile boşandığı eşinin kimlik bilgileri itibari ile ayrıntılı abonelik araştırması(abonelik sözleşmeleri temin edilerek) yapılmadığı, dolayısı ile bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmış olup, mahkemesince Kayadüzü Kasabası/Merzifon/Amasya adresinde yaptırılan kolluk araştırmasında, beyanı alınan köy muhtarı S.. K..’in, davacının İzmir’de ; eski eşinin ise kasabada ikamet ettiğini bildirdiği görülmüş; M. Mah. …. Sok. B. Blok No: …/…-… Bayraklı/İzmir adresinde yapılan araştırmada ise, bu adreste davacı, davacının oğlu Seyfi ile onun eşi ve çocuklarının yaşadığı; davacının eski eşinin bu adreste kalmadığı tespit edilmiştir.Yargılama aşamasında dinlenen mahalle muhtarı Sefer, davacı ve boşandığı eşinin ayrı yerlerde yaşadığını, davacının akraba ziyareti için ara sıra boşandığı eşinin yerleşim yeri olan Kayadüzü Kasabasına geldiğini, burada da birlikte kalmadıklarını beyan etmiş; davacı tanığı Hamdullah ise, davacı ve boşandığı eşinin boşandıktan sonra ayrı yaşamaya başladığını; oğlunun İzmir’de, diğer çocuğunun Hollanda’da yaşadığını, davacının İzmir’de oğlunun yanında kaldığını; diğer davacı tanığı ise davacının 2010 yılı Temmuz ayı içinde düğün için köye geldiğini, daha sonra köye hiç uğramadığını, boşanmadan sonra davacının İzmir’de kaldığını, eski eşinin ise köye taşındığını, halihazırda davacının Ankara’da kızının yanında kaldığını beyan ettikleri görülmüştür.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine
göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğininsorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde
yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden davacı ve boşandığı eşinin geçmişe yönelik adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, sabit telefon, cep telefonu, doğalgaz, internet, kablolu TV vb. aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, geçmişe yönelik seçmen bilgi kayıtlarının tamamı(oy kullanılan yerlere ilişkin kayıtlarda dahil olmak üzere Seçsis-seçmen bilgileri geri izleme eknanından -temin edilen kayıtlar) getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, yine davacı ve eski eşinin kredi kartı ve banka hesapları varsa, hesap açılış tarihi ve yerleşim yeri olarak beyan edilen adresler sorulmalı, boşanan eşlerin, geçmişten bugüne kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacının çocuklarının yanında kaldığı iddiası nedeni ile davacı ve eski eşinin ortak çocuklarının kimlik bilgileri ve geçmişten bugüne adres hareketleri tespit edilerek, bu adreslerde davacı ve eski eşinin yaşayıp yaşamadığının tespiti amacı ile kolluk araştırması yapılmalı, böylelikle bozma ilamının gereği yerine getirilerek, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; belirtilen şekilde araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.