Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21525 E. 2015/16592 K. 14.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21525
KARAR NO : 2015/16592
KARAR TARİHİ : 14.09.2015

MAHKEMESİ : Düzce İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/07/2014
NUMARASI : 2012/516-2014/722

Davacının, davalılardan işverene ait işyerinde 01/10/1998-30/04/2004 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurum’un tüm, davacının ise aşağıda belirtilen sair temyiz itirazlarının reddine, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacının davalı işyeri sahibine ait ………ve ………. plakalı ticari araçta(dorse ve çekici plaka no su) 01/10/1998-30/04/2004 tarihleri arasında “Tır Şoförü” olarak geçen ve Kurum’a bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile yazılı şekilde davacının davalı işyerinde 03/03/1999-30/04/2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücret ile çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya ait hizmet cetvelinde 03/03/1988-30/11/2012 tarihleri arasında muhtelif işyerlerince davacı adına toplam 3736 gün hizmet bildiriminde bulunulduğu, 01/05/2004-15/04/2011 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen hizmetlerinin tam olarak Kurum’a bildirilmiş olduğu, davalı işyerinin 01/06/1992 tarihinde Kanun kapsamına alınmış olduğu, davalı işyerine ait 2000/2-2003/2. dönem bordrolarının dosyaya sunulduğu, yapılan zabıta araştırması neticesi davalı işyeri sahibi adına kayıtlı araçlara ait plakaların Mahkeme’ye bildirildiği, davacının çalıştığını iddia ettiği 1….. plakalı aracın da davalı adına kayıtlı olduğunun tespit olunduğu, davacı tarafından 2001/03. ay ile 22/08/2002 tarihli vizitelerin dosyaya sunulduğu, yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu ve duruşmalarda davacı tanıkları ile tespiti talep olunan döneme ilişkin olarak kısmî dönem çalışması olan tek bordrolu tanığın dinlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının davalı işyerinde 03/03/1999 tarihi itibariyle çalıştığının tespitine ilişkin kararda isabetsizlik yok ise de duruşmalarda dinlenilen tanık beyanlarına göre davacının davalıya ait ikinci araçta davalı tarafından aracın satın alınmış olduğu tarihten itibaren “tır şoförü” olarak çalıştığı iddia olunduğu anlaşılmakla Mahkemece araç satış sözleşmesi getirtilmeden çalışma olgusunu hiç bir tereddüte yer vermeden, net olarak ortaya koymaksızın yazılı şekilde sonuca gidilmiş olması hatalıdır.
Yapılacak iş, davacının ilk olarak davalıya araçta ikinci aracın satın alındığı tarih itibariyle çalıştığı iddia olunmakla bu araca ait ilgili noterlikten araç satış sözleşmesini getirtmek, ticari araç ile ilgili olarak davacı adına trafik ceza makbuzu düzenlenip düzenlenmediğini Trafik Tescil Müdürlüğü’nden sormak, SGK ilgili İl Müdürlüğünden, gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu iş yeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının davalı nezdinde hükümde belirtilen tarih öncesinde de hizmetinin olup olmadığını somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10 maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.