Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21497 E. 2015/16600 K. 14.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21497
KARAR NO : 2015/16600
KARAR TARİHİ : 14.09.2015

MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2014
NUMARASI : 2013/184-2014/161

Davacı, 01/10/2008-14/10/2009 tarihleri arasında SSK 4/a kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ve ölüm aylığı almaya hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacıların murisi M.. H…01/10/2008-14/10/2009 tarihleri arasında SSK 4/a kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ile talep tarihi itibariyle 5510 sayılı Yasa 4/a maddesi gereği ölüm aylığına müstehak olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık , davacıya hangi kurum tarafından ölüm aylığı bağlanması gerektiği noktasında toplanmaktadır
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re’sen emekli olma (Ek ibare:27/1/2000-4505/1 md.) süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.” hükmünü amirdir.
Her ne kadar 2829 sayılı yasanın 8/1. maddesinde bu hüküm yer almakta ise de, bu yasanın uygulanması sigortalının bir sosyal güvenlik Kurumunda yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli hizmet süresi bulunmadığı ve diğer sosyal güvenlik kurumlarındaki hizmetlerden de yararlanma zarureti olduğu hallerde söz konusudur. Bir yasa hükmünün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hukuk ilkelerine ve yasanın hem özü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören Medeni Kanun’un 1. maddesine uygun değildir (22.02.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Öte yandan, sosyal güvenlik kurumları arasında, sadece bağlanan aylıkların seviyesi bakımından değil, koruma kapsamına alınan tehlikeler, hak kazanma şartları bakımından da farklılıklar olduğu belirgindir. Önemli olan, hangi kurum olursa olsun, aynı külfete katlanan insanların aynı haklara sahip olmasının sağlanması geçerli bir çözüm yoludur. Esasen, sosyal güvenlik kurumlarının görevi, sosyal sigorta yasaları çerçevesinde kapsama aldıkları kişileri koruma garantisini sağlamaktır. Sosyal sigorta hukukunda amaç, yüksek standartta sosyal
– güvenlik sağlayan bir sistemin oluşturulmasıdır. Yine, sosyal sigortalar külfet-nimet dengesi üzerine kurulan kurumlardır. Bu nedenle, külfetin karşılığının alınmaması sosyal güvenlik sisteminin amacıyla bağdaşmaz ve böyle bir uygulama da kabul edilemez. Buna aksi bir yorum, sisteme duyulan güveni ortadan kaldırır. En önemlisi, yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerin bir anlamda cezalandırılması olur ki, bu sosyal adalet duygusunu aşındırır. Esasen, 2829 sayılı yasanın amacı da, hiçbir kurumdaki hizmeti, yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı gibi aylık bağlamalara yeterli olmayan sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik kurumlardaki hizmetler birleştirilerek ziyan olmasını önlemektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.1997 gün ve E: 1997/10-698, K: 1997/895; 06.03.2002 gün ve E: 2002/21-132, K: 2002/139 sayılı kararları). Bu çözüm şekli, hukuk devleti ilkesinin ana unsurlarından biri olan “kazanılmış hak” kavramına da uygun olacaktır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacılar murisi Mustafa HORASAN’ın 14/10/2009 tarihinde vefat ettiği, muris sigortalının 15/05/1982-25/09/2007 tarihleri arasında toplam 2367 gün SSK lı hizmetinin bulunduğu, 01/11/2007-30/09/2008 ve 01/10/2008-14/10/2009 tarihleri arasında 374 gün isteğe bağlı Bağ-kur sigortalılık hizmetinin bulunduğu, davacılardan mütevaffa sigortalının eşi F.. H..’ın 22/12/2009 tarihli tahsis talebi sonrası Kurum’un murisin tabi olduğu son sigortalılığının 4/b kapsamında sigortalılık olması nedeniyle kendilerine Bağ-Kur 4/b kapsamında ölüm aylığı bağlamış olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, 22.12.2009 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan tahsis talebinde bulunmuştur. Davacının murisi sigortalının bu tarihten önce 22.05.1974-01.07.2000 tarihleri arasında 2367 gün Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi hizmeti mevcuttur. 506 sayılı Yasa’nın 68 ve devamı maddeleri dikkate alındığında davacının S.S.K’na tabi hizmetleri nedeniyle diğer Kurumdaki hizmetleri birleştirilmeksizin SSK kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşulları oluşmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın kabulüne dair karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.