Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21266 E. 2014/25067 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21266
KARAR NO : 2014/25067
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 10/05/2013
NUMARASI : 2011/33-2013/428

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 30/07/1987-31/12/2008 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacının temyizi yönünden yapılan incelemede;
Dava, davacının 30.7.1987-12.6.1995 tarihleri arasında sürekli olarak asgari ücretin 2.84 katı ücret ile çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Ayrıca 506 sayılı Yasanın 79/8. maddesinde yönetmelikle tesbit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalıların çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Madde de belirtildiği üzere yönetmelikle tesbit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda 5 yıllık hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği açık- seçiktir.
Gerçekten 506 sayılı Yasa’nın 79/8 maddesi gereği hizmet tesbiti davalarının 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de, çalışanın uyuşmazlık konusu dönemde başka bir işverenin işyerinde çalışmadığı, herhangi bir nedenle arada vermediği, yani davalı işyerinde kesintisiz çalıştığı ve bu çalışmaların işe giriş bildirgesi düzenlenerek kısmi şekilde Kuruma bildirildiği hallerde, giriş bildirgesinin verildiği tarihten önceki döneme ilişkin istem yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. .
Somut olayda, davalı şirketin kurulmasından önceki işveren olan ve şirketin de kurucularından olan M..a Y..’e ait … Kuyumculuk ünvanlı 16.. sigorta sicil numaralı işyerinde davacının 1.11.1993 tarihinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin verilerek hizmet bildirimi yapıldığından, davacının da bu tarih öncesinde de kesintisiz çalıştığını iddia etmesi nedeniyle 1.11.1993 tarihi öncesi çalışmalar yönünden hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemez. Öte yandan davacının işyerinde nitelikli bir işçi olarak çalıştığını ileri sürmesi karşısında nitelikli ve tecrübeli bir işçinin, yaptığı işin özelliğine göre asgari ücret üzerinden ücret almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumun belirlenmesi halinde, işveren tarafından asgari ücret üzerinden düzenlenen belgelerin aksinin kanıtlanamayacağı düşünülemez.
Mahkemece yapılacak iş, hizmetin tespiti açısından; davacının 1987-1993 yıllarında hizmetinin geçtiği işyerlerine ait dönem bordrolarını ve bu işyerlerinin dosyalarını getirtmek, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alınma tarihi ile tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığını sormak, öncelikle davacının çalışma iddiasına konu dönemin tamamını kapsar biçimde bordro tanıklarını dinlemek, tanık beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, gerek görüldüğü takdirde Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına başvurmak, ücret tespiti açısından ise; yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile işyerinin kapsam ve kapasitesini belirlemek, dönem bordrolarında kayıtlı diğer işçilerin beyanlarına başvurmak, işverenin yaptığı bildirimler ile çalışan işçilerin niteliklerini de karşılaştırarak, işverenin çalıştırdığı işçilerin kıdem ve pozisyonuna göre gerçek ücretleri üzerinden bildirilip bildirilmediği üzerinde durmak, davacının asgari ücret ile çalışması olağan olmayan nitelikli bir işçi olup olmadığını, nitelikli bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığını belirlemek, asgari ücretle çalışmasının olağan olmadığı belirlendiği takdirde, işverenin aynı pozisyondaki işçilere ödediği ücretlerin gerçeğe uygun olup olmadığını değerlendirmek, bu bildirimlerin gerçeğe uygun olduğunun belirlenmesi halinde, bu ücretleri esas almak, aksi takdirde benzer işi yapan işyerlerinden, gerektiğinde ilgili meslek odasından emsal ücret araştırması yaparak, elde edilecek sonuca göre ve işçilik alacakları istemi ile açılan dosya neticesini de değerlendirerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.