Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/21004 E. 2014/25496 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21004
KARAR NO : 2014/25496
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 29. İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/09/2013
NUMARASI : 2013/139-2013/79

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01/09/1996-01/07/2003 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurumun temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 01/09/1996 – 01/07/2003 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığı iddasıyla davalı kuruma bildirilmeyen sürelerin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde yazılı şekilde davanın kısmen kabulü ile işe griş bildirgesinin verildiği dönemden sonraki sürelerin tespitine, önceki sürelerin ise hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının talebinin bir kısmının hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı, noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasa’da yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun’un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup, bu süre hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.
Somut olayda, davacının davalıya ait işyerinden 21.05.1998 tarihinden itibaren 19.09.2002 tarihine kadar çalışmasının bildirildiği, davacının 11.10.2002-20.01.2006 tarihleri arası dava dışı işyerinden çalışmasının bildirildiği, bordro tanıklarının da kesintisiz çalışmayı doğruladığı, davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarihe kadar kesintisiz biçimde davalı işyerindeki çalışmalarının tespitini talep ettiğinden işe bildirgesinin verilmesinden önceki dönem için de hak düşürücü sürenin geçmediği, anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, işe giriş bildirgesinin verilmesinden önceki dönemde tanıklar davacının çalışmasının kesintisiz olduğunu doğruladığından, çalışmanın kesintisiz olduğu ve önceki çalışma yönünden hak düşürücü sürenin gerçekleşmeyeceği değerlendirililerek, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, talep edilen tarihten itibaren diğer işyerinde çalışmaya başladığı döneme kadar davanın kısmen kabulüne karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacı iadesine
27.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.