Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/20659 E. 2015/16499 K. 14.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20659
KARAR NO : 2015/16499
KARAR TARİHİ : 14.09.2015

MAHKEMESİ : Bakırköy 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2014
NUMARASI : 2010/327-2014/198

Davacının ablası R.. A.. ( Gürleyen ) adına düzenlenen sigortalı kayıtlarının kendisine ve sigorta kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının ablası Rabia Akın (Gürleyen) adına düzenlenen sigortalı kayıtlarının davacıya aidiyetine ve sigorta kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 9.7.1959 tarihinde doğan davacının 506 sayılı Kanun’un 54. maddesi delaletince 60/G maddesi uyarınca 18 yaşını doldurduğu 9.7.1977 tarihinden evvel sigortalı sayılması imkanı bulunmadığından davacının açmış olduğu sabit olmayan davanın reddine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Öte yandan 506 sayılı Yasa’nın 60/G maddesinde 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlayacağı, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin prim ödeme gün sayılarına dahil edileceği bildirilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının ablası olan davalı Rabia Akın (Gürleyen) beyanında çalışan kişinin kendisi olmadığını, kardeşinin kendisine ait kimlikle çalıştığını ifade ettiği, davalı Rabia adına verilen işe giriş bildirgesindeki fotoğrafın davacıya ait olduğuna ve 1970 tarihli işe giriş bildirgesindeki imzanın davacının eli ürünü olduğuna dair bilirkişi raporlarının alındığı, davalı Rabia adına 6.7.1971-30.9.1975 tarihleri arası kesintili olarak çalışma bildirildiği, kayıtları dosyada mevcut olmayan davacı tanıklarının çalışanın davacı olduğunu, davalıyı tanımadıklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacının çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davalı işyerine ait dönem bordrolarını ve işyeri dosyasını getirtmek, davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alınma tarihi ile tespiti istenen dönem içerisinde Kurum müfettişlerince yapılan bir inceleme olup olmadığını sormak, öncelikle bordro tanıklarını dinlemek, gerek görüldüğü takdirde Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına başvurmak, davacı ile kardeşinin eski tarihli fotoğraflarının da gösterilmek suretiyle gerçek çalışan kişinin kim olduğunu tanıklara açıklattırmak, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip, 506 sayılı Yasa’nın 60/G maddesine göre 18 yaşını doldurmadan önceki tarihlere ilişkin sürelerin prim ödeme gün sayısından sayılacağı hususu da gözetilerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
14/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.