Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/20551 E. 2014/24764 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20551
KARAR NO : 2014/24764
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

MAHKEMESİ : Antalya 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2013
NUMARASI : 2010/356-2013/252

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 16/12/1998-18/08/2005 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Davacı, davalı İşyerinde 16.12.1998 – 18.8.2005 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, hükümde yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak sigortalılıktan söz edilemez.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30/06/1999 gün 1999/21-549-555- 03/11/2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacının tespit istenen dönemde davalıya ait 1038…. ve 1047.. sigorta sicil nolu işyerlerinden verilmiş işe giriş bildirgelerinin olduğu, 1038438 sicil nolu işyerinde 01.04.1998-20.04.1999 tarihleri arasında 280 gün sigortalı çalışmasının olduğu, 1047645 sicil nolu işyerinde 1.5.1999-9.10.2002 tarihleri arasında1999/2-3.dönemlerde 210 gün, 2000/1-2-3.dönemlerde 360, 2001/1-2-3. dönemlerde 248 gün, 2002/1-2- dönemlerinde 175 gün sigortalı çalışmasının olduğu, dava dışı 1011642 ve 1011636 sigorta sicil nolu işyerlerinde 10.10.2002- 31.12.2002 ve 12.09.2003-31.12.2003 tarihleri arasında çalışmasının olduğu, davalı işverene ait işyerlerinin dava dışı işyerleri ile irtibatı olup olmadığının araştırılmadığı, tespiti istenen dönemde davalı işyerleri ile dava dışı işyerlerinden sigortalı olarak bildiriminin yapıldığı, iki işyerinden de bordo tanığı dinlenmediği, dinlenen tanıkların birisinin davacının akrabası diğerinin ise davalı ile arasında dava olduğundan beyanlarının tespit için yetersiz olup, beyanlarının da ise belgelerle uyuşmadığı, işyeri bordro ve komşu işyeri tanıklarının dinlenerek davacının bu sürelerde hangi işyerinde çalıştığının kesin olarak tespit edilmeyerek davacının çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, öncelikle dava dışı işyerlerinin işyeri dosyaları ve dönem bordrolarının getirtilerek, işyerleri arasında organik bağ olup olmadığını tespit ederek, işyerlerinin bordro tanıklarının dinlendikten sonra infazda tereddüt sağlamayacak şekilde davacının bu sürelerde hangi işyerinde çalıştığının hüküm fıkrasında gösterilmesi, gerek görüldüğü takdirde Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına başvurarak sözkonusu dönemler içinde hangi işyerinde çalıştığı hususunun kesin olarak belirlenmesi, tanıklara farklı işyerlerindeki çalışmaların da açıklatılması, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan G.. L..’ne iadesine 20.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.