Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/20201 E. 2014/25223 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20201
KARAR NO : 2014/25223
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Edremit 1. Asliye Hukuk( İŞ) Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2013/228-2014/302

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilemesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava 14.08.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davalı işverenin kusurunun bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın niteliği itibarıyla davacılar murisinin ölümüne yol açan kazanın iş kazası olup olmadığının hiçbir kuşku ve duraksamaya yol açmayacak biçimde belirlenmesi gerektiği açıktır.
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4.maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5.madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca hak sahiplerine sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir.
Yapılacak iş; davacılara iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, manevi tazminat istemleri hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Kusur raporuna gelince; Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, olay günü davalılardan H.. Ş..’a ait çay bahçesinde garson olarak çalışmakta iken, aynı işyerinde çalışan garson olarak çalışan diğer davalı M.. A.. ile masa hesaplarının alınmasından kaynaklanan nedenle çıkan tartışmada davalı M.. A.. tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve işgüvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.
03.04.2014 günlü bilirkişi raporunda; olayda işverenin kusurunun bulunmadığı, kasdi eylemiyle ölüme neden olan M.. A..’ın asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Oysa, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; bilirkişiler, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Kusur değerlendirmesi yapılırken, çalışanlarının biri birlerinin masalarından hesap almalarını önleyecek doğru bir iş organizasyonu kurumamasının, yetki ve sorumlulukların önceden belirlenerek, etkin bir denetimle buna uygun tarzda çalışma alışkanlığı kazandırılmamasının, işçiler arasında dava konusu olayın meydana gelme sebepleri arasında bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği ortadadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Kaldı ki gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunun 55. Maddesi ve gerekse halen yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunun 66. Maddesi dikkate alındığında birlikte çalışan işçilerinden birinin diğerine yönelik haksız fiili nedeniyle istihdam eden olarak davalı H.. Ş..’ın kusuru olmasa bile tazminattan sorumlu kabulünün gerektiği açıktır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile hatalı hukuki değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, 25.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.