Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/19724 E. 2014/28574 K. 29.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19724
KARAR NO : 2014/28574
KARAR TARİHİ : 29.12.2014

MAHKEMESİ : Kırşehir 1. Asliye Hukuk ( İŞ) Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2014
NUMARASI : 2013/782-2014/667

Davacı, davalı kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, aynı borca ilişkin ve aynı miktarla bir tek borçlu gösterilmek suretiyle ödeme emirlerinin tanzim olunduğu, ödeme emirlerinde borçluların tamamının gösterilmediği, ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmesinin aynı borcunun birden çok kez tahsiline neden olabileceği, SGK il müdürlüğü tarafından düzenlenen ödeme emirlerinde borçluların tamamının gösterilmek suretiyle tebligat işlemlerinini yapılması gerektiği, her bir borçlu bakımından ayrı bir alacak kalemi gibi ödeme emri düzenlenmesinin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; davanın yedi günlük hak düşürücü süre içerinde açıldığı, davaya konu ödeme emrinin Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine görev süreleri ile sınırlı olarak çıkartıldığı, davacının dava dışı Yeni Kırşehir Spor Klubü Derneği’nin 20/06/2008 tarihinde Yönetim Kurulu üyesi olarak seçildiği, 22/11/2009 tarihinde de yönetim kurulu üyeliğinin son bulduğu, dava konusu 2009/12806 takip sayılı ödeme emirlerindeki prim borcunun 2009/5 ila 2009/11 aylarına ait olduğu, davacının dernek üyesi olmadığını belirterek imzaya itiraz ettiği ancak mahkemece imza incemesinin yaptırılmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 88. maddesinde, Kurum’un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun’da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Yasa’nın Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu başlığını taşıyan mükerrer 35. maddesinde de, ( Ek madde: Ek: 25/5/1995 – 4108/11 md. ) ” Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden
önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme
borçlusuna rücu edebilirler.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. ” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesine göre ; ” Kurum’un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun’da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları” bildirildiğinden, davalı Kurum tarafından, prim alacağından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu iddia edilen derneğin Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine görev süreleriyle sınırlı olmak üzere adları ve adresleri belirtilerek aynı takip numaralı ödeme emirlerinin çıkartılabileceği kuşkusuzdur. Uyuşmazlık davacının dernek üyesi olup olmadığı ve imzalarının kendisine ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yapılacak iş, davacının, derneğin üyelik belgeleri ve diğer belgelerin tanzim tarihinden önceki tarihlerde yetkili merciler önünde attığı imza örnekleri getirtilerek ve ayrıca mahkeme huzurunda da imza örnekleri alınarak, uzman bilirkişi kurulundan derneğin üyelik belgeleri ve diğer belgeler üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda rapor alınıp, varılacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Tüm bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığından mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, 11 Eylül 2014 gün ve 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’un 81.maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a Geçici 60.madde eklenerek, bu maddede belirtilen ve 2014 yılı Nisan ve önceki aylara ilişkin olup bu maddenin yayımlandığı tarihten önce tahakkuk ettiği halde ödenmemiş Kurum alacaklarına yapılandırma imkanı getirilmiştir.
Yapılacak iş, davacının 6552 sayılı Kanun uyarınca yapılandırmadan yararlanıp yararlanmadığının davalı Kurumdan sorulması, başvurusu varsa buna ilişkin evrakların getirtilmesi, davacının henüz başvurusu yoksa başvuruda bulunup bulunmayacağının davacıya sorulması, bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların bu maddede belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamalarının şart koşulduğunun gözönünde tutulması, Kanunda yazılı sürenin sonuna kadar beklenilmesi, davacının davadan vazgeçmesi halinde davanın bu nedenle reddine karar verilmesi, aksi halde yukarıda belirtildiği şekliyle araştırma yapılarak bir karar verilmesinden ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.