Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/19149 E. 2014/22064 K. 30.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19149
KARAR NO : 2014/22064
KARAR TARİHİ : 30.10.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 29. İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/09/2013
NUMARASI : 2013/130-2013/78

Davacı, emekli aylığından yapılan kesintilerin faiziyle tahsiline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, SSK ya bağlı olarak çalışırken Emekli Sandığı ile geçmişe dönük olarak ilişkilendirilen davacının 15.02.1991-14.08.2003 tarihleri arasında geçen süresine ait intibak farkından kaynaklanan emekli keseneğinin tahsilinin durdurulması, emekli maaşından yapılan kesintilerin faizi ile iadesi ve borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Mahkemece, THY A.O. aleyhine açılan davanın husumetten reddine, SGK aleyhine açılan davanın da davacının borçlu olduğu kanaatine varıldığından esastan reddine , karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 15.02.1991-Temmuz 2005 tarihleri arasında Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı ve emekli olduğu, uyuşmazlığın da davacının Emekli sandığına tabi olduğu dönemde eksik hesaplanan emekli keseneklerine ilişkin olup, keseneğin işçi hissesinin davacının emekli maaşından kesilmeye devam ettiği anlaşılmaktadır.
Görev ve yargı yolu, kamu düzeni ile ilgili olup mahkemelerce yargılamanın her aşamasında resen ele alınması gereken bir husustur.
5510 sayılı Yasa’nın, 5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri başlıklı Geçici 4. maddesi, “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunacaklar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır…Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” düzenlemesini içermektedir.
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 1. maddesiyle, Maliye Bakanlığı’na bağlı olmak ve bu Kanunda yazılı emeklilik işlerini görmek üzere Ankara’da, tüzel kişiliğe sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı kurulmuş ise de, 20.05.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 43. maddesiyle, 5434 sayılı Yasa’nın bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmış, devredilen kurumlar ve devre ilişkin hükümler içeren Geçici 1. maddesiyle de, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, hiç bir işleme gerek kalmaksızın, bu Yasanın yürürlük tarihi itibarıyla, görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayanılarak kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 101. maddesinde, bu Yasada aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hüküm altına alınmıştır.
İdari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması durumunda izlenecek sürece ilişkin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununda bir birini tamamlayan düzenlemeler yer almaktadır. 2577 sayılı Yasanın “İdari Dava Türleri Ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenlerce açılan tam yargı davaları idari dava türleri olarak sıralanmış, “Görevli Olmayan Yerlere Başvurma” başlığını taşıyan 9. maddesinde, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girmesine karşın, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi durumunda, bu konudaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı makamına başvuru tarihinin, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, anılan otuz günlük süre geçirilmiş olsa da, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği bildirilmiştir. Belirtilmelidir ki, hukuk mahkemesince verilecek görevsizlik kararı üzerine yapılacak işlemler söz konusu 9. maddede düzenlendiğinden, bu aşamada 1086 sayılı Yasa’nın 193. madde hükmünün uygulama alanı bulunmamaktadır.
Adli ve/veya idari yargı yerlerine açılan davalarda yargı yolu yanlışlığına ilişkin olarak, taraflarca yargılama sonuna kadar itiraz ileri sürülebileceği gibi, bu hususun mahkemelerce de kendiliğinden gözetilmesi zorunludur. 1086 sayılı Yasa’nın 7. maddesinde, diğer bir mahkeme veya idari makam ya da yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkeme tarafından, davanın her aşamasında kendiliğinden görevli olmadığı yönünde karar verilebileceği belirtilerek, yargı yolu itirazında verilecek karar “görevsizlik kararı” olarak tanımlanmış olmakla, burada ifade edilen karar, yargı yolunu değiştirici niteliktedir. 2577 sayılı Yasa’nın 3. ve devamı maddeleri dikkate alındığında ise, hukuk mahkemesince görevsizlik kararı verilirken, ayrıca, idari yargı düzenindeki hangi mahkemenin görevli olduğu ve dava dosyasının ilgili mahkemeye gönderilmesi yönünde hüküm kurulması olanaksızdır. Anılan maddelerde idari davalarda izlenmesi gereken dava açma yöntemi belirtilmiş olup, davanın idari nitelikte olduğunun anlaşılması üzerine dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle, başlangıçta adli yargı yerine açılmış olan davanın idari yargı yerine açılması sağlanamaz. İdari eylem ve işlemlere karşı açılacak davalar hak düşürücü süreye bağlanmış olup, 2577 sayılı Yasa hükümlerine bakıldığında, davanın süresinde açılmamasının yaptırımı, usul yönünden “reddine” karar verilmesidir (2577 sayılı Yasa’nın 14/3-e ve 15/1-b madde düzenlemeleri). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar sayılı kararında da aynı yaklaşım ve görüş benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında yapılan değerlendirmeye göre; davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı)’na yönelik açılan ve görülen inceleme konusu davada, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Yasa’nın uygulama yeri bulunmadığından, sözü edilen 101. madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli olmayıp, idari yargının görevli olduğunun belirgin bulunmasına göre, “yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine” karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde kamu düzenine ilişkin bu husus resen nazara alınmalı davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 30.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.