Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17963 E. 2014/23432 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17963
KARAR NO : 2014/23432
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ : Manisa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2010/848-2013/439

Davacı, 01/11/2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, birikmiş aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti, Kurum’un bu konuda çıkardığı sataşmanın giderilmesi , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere birikmiş emekli aylıklarının, bu aylıkların ait olduğu her ay için ödenmesi gereken günlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 01/08/1992 -05/08/1992, 01/01/1993-31/03/1993 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı sayılması, 06/08/1992-30/12/1992, 01/04/1993-29/06/2000 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması gerektiğinin tespitine, davacının kabul edilen 1479 sayılı Yasa kapsamındaki ve 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerine göre davacının maden işyerlerinin yeraltında geçen çalışma süreleri 03/10/2005 tarihinde 4000 günü geçtiğinden 506 sayılı Yasa’nın 60/B-b maddesi dikkate alınarak davacının 03/10/2005 tarihli tahsis talebini takip eden 01/11/2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, davacının dava ve ıslah dilekçesi doğrultusunda 36.894,05 TL. birikmiş yaşlılık aylığının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, aylığın ödenmesi gereken herbir aydan yasal faizi ile ödenmesine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davacının, 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığı ile 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının 06/08/1992 tarihinde çakışması nedeniyle hangi Kurum’daki çalışmanın esas alınacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerek 506 sayılı Yasa’da ve gerekse 1479 sayılı Yasa’da “çakışan sigortalılık sorunu” hakkında, birbirlerine paralel düzenlemeler yer almaktadır. Her iki Yasa’da; bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Yasal sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin I. (F) bendinde “Kanunla kurulu emekli asandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde ise, “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların”
sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da “Bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması” koşulu getirilmiştir. Bütün açıklamalardan anlaşılacağı üzere; sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlilik tanınmaktadır. ( 03.10.2001 gün ve 2001/21-627 esas, 2001/659 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01/11/1982-26/03/1992, 06/08/1992- 30/12/1992 tarihleri arasında geçen ve 01/04/1993 işe giriş tarihinden 273 gün, 1994 yılı içerisinde 322 gün , 1995 yılı içerisinde 347 gün, 1996 yılı içerisinde 351 gün, 1997 yılı içerisinde 357 gün maden ve yer altında geçen SSK lı hizmeti ile 1998 yılından itibaren 14/01/2005 tarihine kadar geçen tüm SSK lı hizmetleri toplamının 6011 gün olduğu, 01/08/1992-31/08/1996 tarihleri arasında bakkal olarak faaliyette bulunmasından dolayı vergi kaydının olduğu, 01/08/1992 – 31/08/1996 tarihleri arasında toplam 1470 gün 1479 sayılı kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının olduğu, tüm Bağ-Kur sigortası prim borçlarının ödenmiş olduğu, Kurum tarafından zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı ile çakışan 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığın iptal edilerek, 506 sayılı Yasa kapsamında geçen hizmet sürelerinin yeniden belirlendiği, buna göre davacının 01/11/1982-26/03/1992, 01/08/1992-31/08/1996 ,01/09/1996-14/01/2005 tarihleri arasında SSK lı çalışmalarının Kurum tarafından kabul edildiği, 03/10/2005 ve 20/04/2009 tarihli tahsis taleplerinin Kurum tarafından reddedildiği, yargılama esnasında alınan bilirkişi raporu ve ek raporunun dosyaya sunulduğu, Kurum tarafından 16/04/2011 tarihli yazı ile davacıya 2005/11-2010/06. dönemleri arasında eğer aylık bağlansa idi ödenmesi gereken aylık miktarlarının liste halinde belirtilerek Mahkemeye bildirildiği, buna göre birikmiş aylık tutarının belirlendiği ve davacının davasını ıslah ederek birikmiş aylık tutarı talep miktarını arttırdığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının 01/08/1992 tarihinde başlayan vergi kaydı, SSK lı olarak çalışmaya başladığı tarihten( 06/08/1992 tarihinden) önce başlamaktadır. Böyle olunca da söz konusu dönem içerisinde davacının çakışan 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı ile zorunlu 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığı arasında önceden gelen sigortalılık olarak 1479 sayılı Yasa kapsamında olan sigortalılığının kabulünün gerektiği göz ardı edilerek, hatalı değerlendirme sonucu, davacının bu dönemdeki baskın çalışmasının 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışma olduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; önceden gelen sigortalılığa öncelik tanınacağı göz önünde bulundurularak, davacının 01/08/1992-31/08/1996 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğu dikkate alınarak, yaşlılık aylığı koşullarını yeniden değerlendirmek ve varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflardan davacıya iadesine, 10/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.