Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/1762 E. 2014/12210 K. 02.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1762
KARAR NO : 2014/12210
KARAR TARİHİ : 02.06.2014

MAHKEMESİ : Siirt 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2013
NUMARASI : 2013/14-2013/565

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Tedaş Müessese Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre davalı Tedaş vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden sigortalının eş ve iki çocuğu ile annesi ve babasının maddi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş H.. K.. lehine 79.622,96 TL tazminatın, davacı çocuk N.. K.. lehine 2.130,40 TL tazminatın, davacı baba B.. Ş.. lehine 5.298,79 TL tazminatın, davacı anne B.. Ş.. lehine 4.642,08 TL tazminatın kaza tarihi olan 17/02/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davanın davacı K.. K..’in maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Ancak,aynı yasanın 177. Maddesine göre ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılacağının düzenlemesi karşısın da Yargıtay’ın bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı ortadadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 4.2.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.
Bunun yanında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren “Hak sahiplerine gelir bağlanması, evlenme ve cenaze ödenekleri” başlığını taşıyan 20. maddesinin 1. fıkrasında “İş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17 nci madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının % 70’i, 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre güncellenerek 34 üncü madde hükümlerine göre gelir olarak” bağlanacağı, aynı Yasanın “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34’üncü maddesinde de, “Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25’i,” oranında aylık bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda ise, davacılar vekilinin bozmadan sonra 09.07.2013 tarihli oturumda sözlü olarak ıslah talebinde bulunduğunun anlaşılmasına göre yukarıda da açıklandığı üzere bozmadan sonraki bu ıslaha değer verilerek neticeye gidilmesi doğru olmamıştır. Bunun yanında maddi tazminat talep eden davacı anne ve babanın 65 yaşını doldurduğu buna rağmen Sosyal Güvenlik Kurumunca iş kazası sigorta kolundan bu davacılara gelir bağlanmadığı anlaşılmaktadır. Kurumun davacı anne ve babaya gelir bağlamama sebebi olarak davacı çocuklardan ötürü artan hisse kalmaması gerekçesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundaki 01.10.2008 tarihli değişiklik sonrasında geçersiz kalmıştır. Zira yukarıda da belirtildiği üzere belirtilen yasadaki değişiklik sonrasında ana ve babaya 65 yaşın üstünde olmaları durumunda artık artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla aylık bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda her ikisi de 65 yaşın üzerinde olan davacı anne ve babanın iş kazası sigorta kolundan kendilerine gelir bağlanması için Kuruma müracaatlarının sağlanarak gelir bağlanması halinde bağlanacak gelirin hesaplanan tazminatlardan tenzili ile neticeye varılması yerine yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, maddi tazminat isteminde bulunan davacı anne ve babanın öncelikle iş kazası sigorta kolundan kendilerine gelir bağlanması hususunda Kuruma müracaatlarını sağlamak, buraca davacıların talebinin kabul edilmemesi halinde ise bu kez aynı davacılara SGK Başkanlığını hasım göstererek iş kazası sigorta kolundan kendisine ölüm geliri bağlanması gerektiğinin tespiti davası açmaları için önel vermek, o davayı bu dava için bekletici mesele yaparak tespit davasından çıkacak neticeye göre davacı anne ve babanın maddi zararını yeniden değerlendirmek, ayrıca bozmadan sonraki ıslaha değer verilemeyeceğini göz önünde tutarak tüm delilleri bir arada değerlendirip neticeye varmaktan ibarettir.
O halde davalı Tedaş vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Mahkemenin kabul ve uygulaması bakımından da; davacıların talep ettikleri maddi tazminatlar için faiz isteminde bulunmamalarına rağmen hüküm altına alınan tazminatların faizine karar verilmesi ile yine davacılar vekilinin karar oturumunda davalılardan kusurları oranında tahsil talep etmesine rağmen müteselsil sorumluluğa karar verilmesi de HMK’nın 26 maddesinde ifadesini bulan talebin aşılması olup bu hususun Mahkemece karar yerinde göz ardı edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde Tedaş Müessese Müdürlüğü’ne iadesine, 02.06.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.