Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17557 E. 2014/24515 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17557
KARAR NO : 2014/24515
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

MAHKEMESİ : Rize 1. Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/04/2013
NUMARASI : 2010/591-2013/369

Davacı, kurum işleminin iptaline, Eylül 2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 24.2.2006 tarihinden sonraki 1479 sayılı Yasa’ya tabi bağ-kur sigortalılığının iptali ile bu dönemde 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının geçerli olduğunun tespiti ve 17.8.2010 tarihini takip eden aybaşından itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacıya 1.9.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, Bağ-Kur ve SSK’ya tabi çalışmalarının çakışması sonucunda hangi sigortalılığa üstün tanınacağı hususnda toplanmaktadır.
“Çakışan sigortalılık sorununu” gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasal sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” ( K ) bendinde ise, “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı” belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (29.06.2005 gün ve 2005/21-389E, 2005/430K Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da aynı yöndedir.). 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 53/1 maddesinde “Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı” bildirilmiştir. 3.2.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasanın 33. maddesi ile değiştirilen ve 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın sigortalılık hallerinin birleşmesi başlıklı 53/1. maddesinde ise “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çakışması halinde, öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı” belirtilmiş ve aynı yasanın Geçici 33. maddesinde ise “Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz”hükmü getirilmiştir.
Görüldüğü üzere kanunların derhal uygulanması ilkesinin olmasına rağmen aynı yasanın Geçici 33. Maddesiyle 01.03.2011 tarihli, 5510 sayılı Yasanın 53. üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. O halde davacının önce başlayan sigortalılığı 1479 sayılı yasa’ya tabi sigortalılığı olup 24.2.2006 tarihinden sonra davacının Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmesi gerekecektir. Bu durumda 5510 sayılı Yasa’nın geçici 17. maddesinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Çünkü Yasa’nın yürürlük tarihi itibari ile 5 yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların geçici 17. madde hükümlerinden yararlanması söz konusu olup, davacı için bu şart da gerçekleşmemiştir.
Öte yandan, davacıya bağlanan yaşlılık aylığında da hata yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, davacının tahsis talebinde bulunması ve 506 sayılı Yasa’nın geçici 81/B maddesinde belirtilen şartları yerine getirmesi gerekmektedir. Her ne kadar mahkemece geçici 81/B-d maddesi uyarınca 47 yaşını ikmal ettiği tarihi takip eden aybaşı itibari ile aylık bağlanmasına karar verilmiş ise de davacının o tarih itibari ile Kuruma yazılı başvurusu bulunmamaktadır. O halde aylık talebinin de reddi gerekecektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.