Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17544 E. 2014/26600 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17544
KARAR NO : 2014/26600
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2010/1483-2014/409

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan A.. K.. ile B.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına geçiren davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 29.917,97 TL’si yönünden kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilecek olan toplam 39.917,97 TL maddi tazminatın davalılar B.. K.. ve A.. K..’dan alınarak davacıya verilmesine, 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalar B.. K.. ve A.. K..’dan alınarak davacıya verilmesine; diğer davalı Ö.. O.. karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının, iş kazası sonucunda % 6,3 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu, davalı işverenler Bayram ve A.. K..’nın % 70; davacı işçinin %30 oranında kusurlu oldukları anlaşılmıştır. Yine 24/12/2010 tarihinde harçlandırılan dava dilekçesinde, kalıpçı ustası olan davacının, davalı işyerinde, kaza tarihinde günlük net 65 TL ücret ve ilave yemek yardımı ile çalıştığının iddia edildiği anlaşılmış olup, mahkemenin emsal araştırması üzerine 06/06/2011 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından verilen cevapta, kalıpçı ustasının yıllara göre ne kadar ücret alacağının, her yıl Bayındırlık ve İskan Bakanlığı(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) tarafından yayımlanan inşaat birim fiyatları ve işçi rayiçlerine göre tespit edilebileceği belirtilmiştir.Bu veriler ışığında düzenlenen 06/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda, bakiye ömrün tespitinde PMF-1931 tablosu yerine; CSO-1980 yaşam tablosunun kullanılmakla birlikte, emsal ücretin İnşaat Mühendisleri Odası tarafından verilen cevap dikkate alınarak, önceki rayiçler temin edilemediğinden, 2013 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) tarafından yayımlanan inşaat birim fiyatları ve işçi rayiçlerine göre belirlendiği, bulunan net aylık ücretin, 2013 yılı net aylık asgari ücreti ile kıyaslanması neticesinde elde edilen 1,35 katsayısı üzerinden hesaplama yapıldığı; tarafların itirazı üzerine aldırılan 21/04/2014 tarihli bilirkişi raporunda ise, ilk seçenekte asgari ücret ve yemek yardımına göre; ikinci seçenekte ise davacının iddiası doğrultusunda günlük net 65 TL yevmiye ve yemek yardımının o tarihteki günlük net asgari ücret ile kıyaslanması ile belirlenen 2,93 katsayısına göre maddi tazminatın belirlendiği; mahkemesince 21/04/2014 tarihli raporda, 2,93 katsayısına göre yapılan hesaplama ile belirlenen maddi tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 15.000 TL manevi tazminat fazladır.
Öte yandan, Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesabında, gerçek ücretinin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Maddi tazminat davasına etkileri gözetildiğinde kazalı çalışanın gerçek ücretinin tespiti hem davacı hem de davalı yan bakımından son derece önemlidir. Zira asgari ücret üzerinden yapılacak hesaplama ile onun misli üzerinden yapılan hesaplamalarda çok farklı tazminat değerlerinin ortaya çıkacağı izahtan varestedir. Bu durumda Mahkemelere düşen en önemli vazifelerden bir tanesi de sigortalının gerçek ücretini hiçbir ihtilafa mahal vermeyecek biçimde ortaya koymaktır. Böylesine kapsamlı bir araştırma bir yönüyle davacının hakkının işverenleri tarafından yenmesine engel teşkil edecek diğer yönüyle de kazalının hak etmediği tazminatlara kavuşmasının ve böylelikle sebepsiz zenginleşmesinin önüne geçilecektir.
Ayrıca, tazminat miktarının, ölen işçinin PMF 1931 yaşam tablosuna göre olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Bu bilgiler ışığında, somut olayda, davacının, kaza tarihinde günlük net 65 TL yevmiye ile çalıştığını gerek imzalı ücret bordroları gibi belgeler ile gerekse emsal ücret araştırmaları ile kanıtlayamaması karşısında; mahkemesince yaptırılan emsal araştırması sonucunda İnşaat Mühendisleri Odası tarafından verilen cevap dikkate alınarak düzenlenen 06/01/2014 tarihli hesap raporunda belirtildiği üzere, 2013 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) tarafından yayımlanan inşaat birim fiyatları ve işçi rayiçlerine göre kalıpçı ustası için belirlenen net aylık ücretin, 2013 yılı net aylık asgari ücreti ile kıyaslanması neticesinde elde edilen 1,35 katsayısı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gözetilmeksizin, davacının kanıtlayamadığı iddiası esas alınarak, günlük net 65 TL yevmiye ve ilave yemek yardımının, kaza tarihindeki net asgari ücret ile kıyaslanması ile tespit edilen ve hayatın olağan akışına da uygun bulunmayan 2,93 katsayısı üzerinden yapılan hesaplamaya göre belirlenen maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; manevi tazminat, belirtilen ilkelere göre yeniden takdir etmek; maddi tazminat yönünden ise, dosyanın işinin ehli bilirkişiye tevdi ile, Dairemizin yerleşik içtihadlarına uygun şekilde davacının muhtemel yaşam süresinin PMF-1931 yaşam tablosu kullanılmak sureti ile belirlemesini ve davacının maddi zararının, emsale ve hayatın olağan akışına uygun olan 1,35 katsayısına göre güncel asgari ücret artışları da dikkate alınarak hesaplanmasını sağlamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 08/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.