Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17518 E. 2014/27478 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17518
KARAR NO : 2014/27478
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

MAHKEMESİ : Düzce İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2014
NUMARASI : 2014/129-2014/567

Davacı, 01/03/2006-11/11/2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine, kesilen aylığının yeniden bağlanmasına, biriken aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı; 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olmadığının tespitini, prim borçlarının iptalini, davalı Kurum tarafından bağlandıktan sonra iptal edilen yaşlılık aylığının tekrar bağlanmasını ve ödenmeyen aylıklarının kesilme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte tahsilini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; davacının 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olmadığına ilişkin tespit talebinin reddine, davacının 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak kabulü halinde dahi belirtilen sürelerdeki hizmetlerinin emekliliğe esas hizmet süresi ile birleştirilmesi için 2928 Sayılı Yasa gereği zorlanamayacağı ve bu sebeple davalı Kurum tarafından bağlanan daha sonra 29.01.2010 tarihi itibariyle durdurulan aylığın durdurma kararının iptali ile 29.01.2010 tarihinden itibaren yeniden bağlanmasına, davacının aylığın kesilme tarihi olan 29.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Kurum’dan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının Bağ-Kur sigortalılığından doğan prim borcu bulunmadığına yönelik talebin reddine dair verilen karar Dairemizin 24.09.2013 Tarih ve 2012/5136 E, 2013/17023 K sayılı bozma kararında; mahkemece davacının, 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tespitine ilişkin isteminin reddine dair verilen kararın doğru olduğu, ancak mahkemece; iptal edilen yaşlılık aylığının yeniden bağlanmasına ilişkin karar verilmesinin, davacıya daha önceki gibi 506 sayılı Yasa kapsamında aylık bağlanılması anlamına geldiği, davacının talebinin de bu yönde olduğu, ne var ki; yine mahkemenin verdiği karar ile davacının 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilmesi ve bu durumda 13.03.2006 tarihinden sonraki 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının geçersiz olması, davacının sigortalılık sürelerini ve hangi yasa kapsamında aylık bağlanacağını da değiştireceği, bu halde mahkemece; hem davacının 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun kabul edilmesi, hem de çakışan bu sürelerde davacının 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunu kabul eden bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu belirtilmiş, bozma kararına uyan mahkemece yeniden bilirkişi raporu alınarak ilk karar ile aynı şekilde karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 15.02.1999 – 28.05.2004 ve 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında vergi kaydı, 02.03.1999 – 28.05.2004 ve 22.03.2006 – 19.11.2009 tarihleri arasında oda kaydı, 01.03.1999 – 28.05.2004 tarihleri arasında sicil kaydı bulunduğu, davalı Kurum tarafından 15.02.1999 – 28.05.2004 ve 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak kabul edildiği, 06.11.1980 – 17.01.1983 tarihleri arasındaki askerlik hizmeti için 600 gün askerlik borçlanması yaptığı, davacının hizmet birleştirmesi talebine istinaden, davacıya 01.03.2009 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında aylık bağlandığı, ancak 01.03.2006 tarihinde yeniden vergi mükellefi olduğunun ve 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaları ile vergiye kayıtlı olduğu tarihlerin çakışması nedeni ile 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmalarının bittiği 28.02.2006 tarihi itibari ile yeniden 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının başlatıldığı, davacının sigortalılık sürelerinin yeniden değerlendirilmesi sonucu; 2829 sayılı Kanun gereğince son 7 yıl içerisinde 1260 günden fazla SSK (4/1-a) sigortalılığı bulunmadığından davacıya bağlanan yaşlılık aylığının iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; sigortalılık hallerinin birleşmesi (çakışan sigortalılık) halinde hangi sigortalılık statüsüne üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için çakışan sigortalılık halinin çözümüne dair mevzuatın zaman içerisinde geçirdiği değişikliklerin ve konuya dair Yargıtay kararlarının incelenmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
a) 01.10.2008 tarihinden önceki dönem;
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun Geçici 1.maddesi ile Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı’nın (Emekli Sandığı), Kanun’un Geçici 6. maddesi ile de 506 Sayılı Kanun’un Geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların Sosyal Güvenlik Kurumu’na devri gerçekleştirilmiştir. Ne var ki 5510 sayılı Kanun’un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle 506, 1479 ve 5434 sayılı Kanun’lar 01.10.2008 tarihine kadar uygulanmaya devam edilmiş ve halen de bir kısım hükümleri uygulanmaya devam edilmektedir.
506 ve 1479 sayılı Kanun’lar sigortalılık hallerinin çakışabileceğini öngörerek düzenleme getirmiş ise de değişik sigortalılık hallerinden hangisine hangi hallerde üstünlük tanınacağına dair bağlayıcı bir norm 5510 sayılı Kanun’un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar bulunmamaktaydı.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır.
Yasa sistemimize göre bir kimsenin 506 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. (F) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” (K) bendinde ise “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir.
1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da bir kimsenin 1479 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da aynı yöndedir).
b) 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem;
5510 sayılı Kanun’un 53.maddesinin başlığı “Sigortalılık Hallerinin Birleşmesi” olup bugünkü halini 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa’nın 33. maddesi ile almıştır.
16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesinin ilk hali şu biçimdedir;
“Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.
Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık halleri ile 5 inci maddenin (a) ve (e) bentlerine tâbi sigortalılık hallerinin çakışması halinde, 4 üncü madde kapsamında sigortalı sayılır ve birinci fıkra hükmü uygulanır.
Sigortalının, bu madde hükmüne göre sigortalı sayılması gereken sigortalılık halinden başka bir sigortalılık hali için prim ödemiş olması durumunda, ödenen primler birinci fıkraya göre esas alınan sigortalılık hali için ödenmiş ve esas alınan sigortalılık halinde geçmiş kabul edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilk defa sigortalı sayılanlardan 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinden birden fazlasına tâbi olarak çalışmış olanların aylık bağlanma taleplerinde, en son sigortalı sayıldığı tarihten geriye doğru en fazla sigortalılığın geçtiği sigortalılık hali esas alınır.”
“Sigortalılık hallerinin birleşmesi” halinde uygulanacak mevzuatı 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra iki döneme ayırmak mümkündür.
1) 01.10.2008-28.02.2011 tarihleri arasındaki dönemde sigortalının (4/1-a) ve (4/1-b) sigortalılık hallerine aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.
5510 sayılı Yasa’nın 5754 sayılı Yasa’nın 33.maddesi ile değişik 53.maddesine göre;
“Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı bildirilemezler.
İsteğe bağlı sigortalı olanların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına tabi olacak şekilde çalışmaya başlamaları halinde, bu Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak kaydıyla isteğe bağlı sigortalılık hali sona erer.
Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık halleri ile 5 inci maddenin (a) ve (e) bentlerine tâbi sigortalılık hallerinin çakışması halinde, 4 üncü madde kapsamında sigortalı sayılır ve birinci fıkra hükmü uygulanır.
Sigortalının, bu madde hükmüne göre sigortalı sayılması gereken sigortalılık halinden başka bir sigortalılık hali için prim ödemiş olması durumunda, ödenen primler birinci fıkraya göre esas alınan sigortalılık hali için ödenmiş ve esas alınan sigortalılık halinde geçmiş kabul edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilk defa sigortalı sayılanlardan 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinden birden fazlasına tabi olarak çalışmış olanların yaşlılık aylığı bağlanma taleplerinde, en fazla sigortalılığın geçtiği sigortalılık hali, hizmet sürelerinin eşit olması ile malûllük ve ölüm halleri ile yaş haddinden re’sen emekli olma, süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları sigortalılık halinin kanunla değiştirilmesi durumunda ise son sigortalılık hali esas alınır.”
2) 01.03.2011 ve sonrası dönemde ise sigortalının (4/1-a) ve (4/1-b) sigortalılık hallerine aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa’nın 33.maddesine göre;
Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanun’un 82 nci maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler. Bu şekilde ödenen primler; iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden, Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan diğer yardımlar ile uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden ise Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde değerlendirilir. Bu fıkra hükümlerine göre ödeme talebinde bulunulduğu halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen primlerin ödenme hakkı düşer.
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda, (b) bendinin (4) numaralı alt bendi dışındaki diğer sigortalılık durumu dikkate alınır.
5510 sayılı Kanun’un Geçici 33.maddesine göre Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında 6111 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikbu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten (01.03.2011) öncesi için uygulanmaz.
Öte yandan 1479 sayılı Yasa’nın 25. maddesinin (g) bendine göre, “gelir vergisinden muaf olan, ancak Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarındaki kayıtlara istinaden Bağ-Kur sigortalısı olanlardan bu sigortalılıklarının devamı sırasında, hizmet akdi ile çalışanların çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce sigortalılıkları sona erer.” düzenlemesi mevcut olup 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasa’nın benzer şekildeki “Sigortalılığın Sona Ermesi” başlıklı 9/b-10. Maddesinde” Gelir vergisinden muaf olan, ancak esnaf ve sanatkarlar sicili kaydına istinaden 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, bu sigortalılıklarının devamı sırasında, hizmet akdi ile çalışanların çalışmaya başladığı tarihten bir gün öncesinden sigortalılıklarının sona ereceği” düzenlenmiştir.
Somut olayda ise; davacı 15.02.1999 tarihinde başlayan vergi kaydı gereğince 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş, vergi kaydı 28.05.2004 tarihinde sona erdiğinden sigortalılığı da bu tarih itibari ile sonlandırılmıştır. Davacının oda ve sicil kaydı aynı tarih itibari ile sona erdiğinden davacının sigortalılığının devamını gerektiren bir kaydı bulunmamaktadır. Daha sonra davacının 05.06.2004 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamında çalışmaları başlamış, davacının kısmi çalışmaları 28.02.2006 tarihinde sona ermiştir. Davacının 05.06.2004 – 28.02.2006 tarihleri arasındaki SSK’lı çalışmaları çakışan herhangi bir sigortalılığı yoktur. Ancak; 28.02.2006 tarihinden sonra 02.03.2006 tarihinde yapılan kontrolde davacının 01.03.2006 tarihinden itibaren çay ocağı işletmeye başladığı anlaşıldığından vergi kaydı 01.03.2006 tarihinden itibaren başlatılmış, 14.11.2009 tarihinde yapılan yoklamada da 11.11.2009 tarihi itibari ile çay ocağını kapattığı anlaşıldığından vergi kaydı sona erdirilmiştir. Bu itibarla; davacının yeniden vergiye kayıt olduğu 01.03.2006 tarihi itibari ile SSK’lı bir çalışması, dolayısıyla önceden gelen bir sigortalılığı olmayıp davalı Kurum tarafından Bağ-Kur sigortalılığının vergi kaydı gereğince yeniden başlatılmasında hata yoktur. Her ne kadar davacının SSK’lı çalışmaları 13.03.2006 tarihinde başlamakta ise de Bağ-Kur sigortalılığı daha önce yani 01.03.2006 tarihinde başladığından yukarıda anılan Yasa maddeleri gereğince önceden gelen sigortalılık geçerlidir. Davacının Bağ-Kur sigoralılığı vergi kaydına göre devam ettiğinden 1479 sayılı Yasa’nın 25. Maddesinin (g) bendinin uygulanması da mümkün değildir. Her ne kadar bozma ilamından sonra düzenlenen bilirkişi raporunda; “ 5510 sayılı Yasa’da 6111 sayılı Yasa ile yapılan 33. madde değişikliğinin mevcut uyuşmazlıklara da uygulanması gerektiği ” belirtilmiş ise de 5510 sayılı Kanun’un Geçici 33. maddesinde yer alan; “ Kanun’un 53. maddesinin birinci fıkrasında 6111 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten (01.03.2011) öncesi için uygulanmaz. ” hükmü gereğince 5510 sayılı Yasa’da 6111 sayılı Yasa ile yapılan 33. madde değişikliğinin mevcut uyuşmazlığa uygulanması mümkün değildir. Tüm bu nedenlerde davacı 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısıdır ki mahkemece verilen ilk hüküm de bu yöndedir. Ancak bozma ilamında da belirtildiği gibi; davacının 01.03.2006 – 11.11.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı sayılması halinde bu tarihler ile çakışan 13.03.2006 – 13.02.2009 tarihleri arasındaki SSK’lı çalışmalarının iptali gerekecek ve dolayısıyla davacının 16.02.2009 tarihindeki tahsis talebinde, 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde yer alan “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca…” aylık bağlanır hükmü gereğince de 1479 sayılı Yasa kapsamında aylık bağlanması gerekecektir. Yine her ne kadar bozma kararından sonra düzenlenen bilirkişi raporunda; davacının hizmet birleştirmesine zorlanamayacağı ifade edilmişse de sadece SSK’lı hizmetler toplamının askerlik borçlanması ile birlikte bile yaşlılık aylığı için gerekli olan prim ödeme gün sayısına yeterli olmadığı açıktır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece; davacının yaşlılık aylığının iptaline ve yeninden bağlanması ile ödenmeyen aylıkların tahsiline ilişkin talebinin de reddi gerekirken hatalı bilirkişi raporu esas alınarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.