Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17478 E. 2014/21299 K. 27.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17478
KARAR NO : 2014/21299
KARAR TARİHİ : 27.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2013
NUMARASI : 2012/578-2013/1453

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan E.-t. Temizlik Hizmetleri Ltd. Şti. ve N.. Ş.. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, 27.03.2011 tarihinde geçirdiği iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahibi eş çocuk ve kardeşlerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, maddi tazminat davaları bakımından; davacı E.. E.. için 58.845,74 TL, davacı S. E. için 3.833,03 TL maddi tazminatın olay tarihi 27.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı M.. K.., N. Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti ve A.. Ş..nden ( Sigorta poliçesindeki limit ile sınırlı olarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile ) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, davalılar F. ve Y. E. tarafından davalılar aleyhine açılan maddi tazminat talebinin reddine karar verilinken manevi tazminat davaları bakımından ise;davacı eş E.. E.. için 20.000,00TL, çocuklar için ayrı ayrı 16.000,00’erTL, kardeşler için ise 4.000,00’erTL manevi tazminatın olay tarihi 27.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı M.. K.., N. Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti, müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine. Davacılar tarafından davalı E.-T… şirketi ve Ç.. B.. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; davalı Ç.. B..nin belediye sınırları içerisindeki katı atık toplama işini bir sözleşme ile diğer davalı N.Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti’ne verdiği ve kazalının bu şirket çalışanı olduğu, E.-T….. şirketi’nin davalı N. Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti’ye kazaya konu aracı kiraladığı, davalı Ç.. B.. ile E.-T….. şirketine hükme esas alınan kusur raporunda kusur atfedilmediği, davacıların davalı sigorta şirketinden manevi tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle asıl işveren-alt işveren kavramlarının açıklanması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu’nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun’un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu’ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Bunun yanında yanında 6100 sayılı H.M.K’nın 297/2 maddesinin “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık,şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.” hükmüne göre de mahkemelerin hükümlerinin açık ve şüpheden uzak olma yükümlülüğü düzenlenmiştir.
Bu açıklamalardan olarak somut olayda; davalı Belediye’nin kendi asıl işlerinden olan katı atık toplama işlerini sözleşme ile bir başka şirkete vermesi onu asıl işverenlik sıfatından ve bunun doğal neticesi olarak da sorumluluktan kurtarmaz. Bu durumda kendine ait işi bir başkasına yaptıran kişi ya da kurum alt işverenin(taşeronun) ve bu alt işverenin istihdamlarının kusurlarından onun ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Hal böyle olunca da davalı Ç.. B..’nin hüküm altına alınan tazminatlardan sorumlu olacağı gözetmeden hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.
Ayrıca Mahkemenin 30.12.2013 tarihli nihai kararında hüküm altına alınan manevi tazminatların yalnızca davalı M.. K.. ile N.Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti, müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilip davalı sigorta şirketinden manevi tazminatın tahsiline dair bir karar verilmemesine göre gerekçeli kararın 6. maddesinde “Hükmedilen Manevi tazminatların ,davalı A.. Ş..nden poliçedeki limit ile sınırlı olarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsiline” dair hüküm kurulması hem kısa karar gerekçeli karar çelişkisine neden olacak hemde mahkeme kararlarının tereddütten uzak olması ilkesine aykırılık teşkil edecek bir durumdur. Zira hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekliliği açık olup buna göre kendisinden manevi tazminatın tahsiline karar verilmeyen davalı sigorta şirketi(Kaldı ki bu davalıdan manevi tazminat istemi de bulunmamaktadır) bakımından gerekçeli kararda ayrı bir madde olarak “poliçedeki limiti ile sınırlı olarak ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsil” kararı verilmesi yukarıda da değinildiği üzere hem infazda tereddüt doğuracak hemde kısa karar gerekçeli karar çelişkisine neden olacak bir durumdur.
O halde davalı N.Tek İnş. Tic. San. Ltd. Şti ile E.-T….. Ltd.Şirketi vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Mahkemenin kabul ve uygulama şekli bakımından ise; davalı E.-T….. Ltd.Şirketi yönünden davanın red sebebinin diğer davalılardan farklı olmasına göre bu davalı lehine vekalet ücreti takdirinde hüküm tarihinde geçerli bulunan AAÜT’nin 3/2 maddesine aykırı davranılması da ayrıca doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyiz eden davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 27.10.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.