Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17230 E. 2014/27424 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17230
KARAR NO : 2014/27424
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2014
NUMARASI : 2010/75-2014/334

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının tüm ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına geçiren davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükmün verildiği 28/09/2014 tarihli celsede ara karar ile manevi tazminatın ıslah ile istenemeyeceği belirtilerek manevi tazminat yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup; aynı tarihte verilen kısa karar ile davanın kısmen kabulü ile 146.020,92 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi, fazlaya ilişkin talebin reddi hususları hüküm altına alınmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının iş kazası nedeni ile sürekli iş göremezlik oranının, Sosyal Güvenlik ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 03/07/2009 tarihli rapora göre %53 olarak belirlendiği; davalı vekilinin itirazı üzerine, SGK Yüksek Sağlık Kurulu tarafından verilen 01/10/2010 tarihli karar ile de maluliyet oranının değişmediği; bunun üzerine yine davalı vekilince yapılan itiraz ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nce verilen 31/05/2013 tarihli kararda davacının %55 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu tespitine yer verildiği görülmüş olup, mahkemesince hükme esas alınan 16/01/2014 tarihli hesap bilirkişi raporunun, %55 sürekli iş göremezlik oranı esas alınarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Yine 29/01/2010 tarihinde harçlandırılan dava dilekçesinde, davacının, davalı işyerinden, 14/07/2009 tarihinde işten ayrılışı itibari ile “en son aldığı ücretin” net 1000 TL ve ilave yemek yardımı olduğunun iddia edildiği, davalı işverenin ise asgari ücret üzerinden imzalı ücret bordrosu düzenlediği anlaşılmış olup, mahkemenin emsal ücret araştırması üzerine İstanbul Ticaret Odası’nın 09/06/2010 tarihli cevabi yazısında kaza tarihinde 39 yaşında olan bir kamyonet şoförünün, aylık net ücretinin, anılan tarihte geçerli asgari ücretin %20 fazlası olacağı belirtilmiş; Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası’ndan alınan 22/03/2011 tarihli cevabi yazı ile, kaza tarihinde aylık net 1.000 TL ücret alacağı bildirilmiştir. Bu veriler ışığında düzenlenen 16/01/2014 tarihli bilirkişi raporunun, ilk seçeneğinde sendika tarafından bildirilen net 1000 TL ücret ve ilave yemek yardımı üzerinden ; ikinci seçeneğinde ise imzalı ücret bordrolarına göre kaza tarihinde geçerli asgari ücret ve ilave yemek yardımı esas alınarak maddi tazminatın hesaplandığı; mahkemesince net 1000 TL ücret ve ilave yemek yardımının, o tarihteki aylık net asgari ücret ile kıyaslaması ile tespit edilen 2,72 katsayısı esas alınarak yapılan hesaplamaya göre hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Maluliyet oranı ve maluliyet başlagıç tarihi, sigortalıya ve hak sahiplerine bağlanacak gelir ve aylık yönünden önemlidir. Sigortalı veya hak sahipleri kanunda belirtilen oranda maluliyetin gerçekleştiği tarihten itibaren aylık veya gelire hak kazanabilmekdedir. Maluliyet oranında zaman içerisinde değişiklik meydana geldiği taktirde de değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren, sigortalı veya hak sahiplerine tanınan mali imkanların niteliği veya miktarında değişiklik olabilmektedir.
Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da
tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.)
Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Somut olayda; yukarıda da belirtildiği üzere, SGK tarafından belirlenen % 53’lük sürekli iş göremezlik derecesine, itiraz edenin sadece davalı işverenlik olduğu, davalının itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından belirlenen % 55’lik maluliyet derecesinin davalının aleyhine olacak şekilde hükme esas alınamayacağı, %53’lük maluliyet derecesi yönünden, davalının usulü kazanılmış hakkının oluştuğu gözetilmeksizin, %55’lik sürekli iş göremezlik oranına göre düzenlenen hesap raporu esas alınarak hüküm kurulması; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan, Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesabında, gerçek ücretinin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Maddi tazminat davasına etkileri gözetildiğinde kazalı çalışanın gerçek ücretinin tespiti hem davacı hem de davalı yan bakımından son derece önemlidir. Zira asgari ücret üzerinden yapılacak hesaplama ile onun misli üzerinden yapılan hesaplamalarda çok farklı tazminat değerlerinin ortaya çıkacağı izahtan varestedir. Bu durumda Mahkemelere düşen en önemli vazifelerden bir tanesi de sigortalının gerçek ücretini hiçbir ihtilafa mahal vermeyecek biçimde ortaya koymaktır. Böylesine kapsamlı bir araştırma bir yönüyle davacının hakkının işverenleri tarafından yenmesine engel teşkil edecek diğer yönüyle de kazalının hak etmediği tazminatlara kavuşmasının ve böylelikle sebepsiz zenginleşmesinin önüne geçilecektir.
Ayrıca taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HUMK’nun 74 ve HMK ’nun 26. maddelerinin emredici kuralıdır.
Bu bilgiler ışığında, somut olayda, 19/05/2007 olan kaza tarihinde 39 yaşında kamyon şoförü olan davacının, işten ayrıldığı 14/07/2009 tarihi itibari ile davalı işyerinden “en son aldığı ücretin” net 1000 TL ve ilave yemek yardımı olduğunu beyan etmesi ve işveren tarafından asgari ücret üzerinden bordro düzenlendiğinin anlaşılması karşısında; mahkemesince yapılan emsal araştırması sonucunda İstanbul Ticaret Odası’ndan temin edilen ve dosyadaki verilere uygun olduğu anlaşılan “kaza tarihindeki net asgari ücretin %20 fazlası” ve ilave yemek yardımına göre belirlenecek ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gözetilmeksizin, davacının talebini de aşacak şekilde, hayatın olağan akışına uymayan ve dosyadaki verilerle bağdaşmayan sendika emsaline göre kaza tarihinde net 1000 TL ücret ve ilave yemek yardımının o tarihteki aylık net asgari ücret ile kıyaslanması sonucu elde edilen 2,72 katsayısı üzerinden yapılan hesaplama ile belirlenen maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; dosyanın işinin ehli bilirkişiye tevdi ile, maddi tazminatın, davalı lehine usulü kazanılmış hak oluşturan % 53 oranındaki sürekli iş göremezlik derecesi esas alınarak ve İstanbul Ticaret Odası tarafından bildirilen emsale göre, “kaza tarihindeki net asgari ücretin % 20 fazlası” ve ilave yemek yardımı ile birlikte belirlenecek ücret üzerinden hesaplanmasını sağlamak, sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflardan davalıya iadesine
15/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.