Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17176 E. 2014/23431 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17176
KARAR NO : 2014/23431
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ : İzmir 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2013
NUMARASI : 2012/60-2013/229

Davacı, davalı Kurumun 03/09/2010 tarihli 13662509 sayılı yazısı ile yapılan belge isteminin ve bu belgelere bağlı primlerin talebinin yasa hükümlerine aykırı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının davalı Kurum’un 03.09.2010 tarihli, 13662509 sayılı yazısı ile yapılan belge isteminin ve bu belgelere bağlı primlerin talebinin yasa hükümlerine aykırı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece açılan davanın kabulü ile “dahili davalı D.. A..’nın davacıya ait iş yerinde 5510 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında eylemli bir çalışmasının bulunmadığı,buna göre davalı kurumun resen ek prim tahakkuku oluşturmaya yönelik işe giriş bildirgesi ve aylık prim belgelerinin istemine ilişkin 03/09/2010 tarihli 13662509 sayılı işlemin iptaline” karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Öte yandan, 506 sayılı Yasa’nın 130. ve 5510 sayılı Yasa’nın 59/2. maddesine göre, Kurum’un teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olan memurları tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar muteberdir.
Somut olayda, dahili davalı D.. A..’nın 17/05/2010 tarihinden itibaren davacı işyerinde fiilen çalıştığı 24.05.2010 tarih ve 110 sayılı Kurum Kontrol Memurluğu raporu ile anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, dahili davalının 17/05/2010 tarihli tutanakta “davacı işyerinde sekreterlik ve adliyede işlerin takibi işini yaptığını” bildirdiğine ve tutanağın aksi aynı güçte bir delil ile ispat edilemediğine göre 03/09/2010 tarihli Kurum işleminin yerinde olduğu gözetilmeksizin davanın reddi gerekir iken yazılı gerekçelerle davanın kabulü ile Kurum işleminin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.