Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/17060 E. 2014/22059 K. 30.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17060
KARAR NO : 2014/22059
KARAR TARİHİ : 30.10.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 11. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2013
NUMARASI : 2008/901-2013/292

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalardan kurum ve davalı Milli Eğitim Bakanlığı vekilleri tarifından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının iptal edilen 24.09.2005-20.11.2007 tarihleri arasındaki sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulü ile,davacının 30.09.2005-31.03.2007 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ilc çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil esasına yönelik bir karar niteliğindedir. Davacı veya davalıdan birinin taraf sıfatına sahip olmaması durumunda verilecek olan red kararı o davadaki taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluştursa da, dava konusu hak ve taraf sıfatına sahip olan kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemeyecektir. Dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olan taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (HMK. m.116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.Bu yönde, gerektiğinde yeni 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla zaman bakımından derhal uygulanmasına dair 448. maddesi ile “Tarafta iradi değişiklik” başlıklı ve “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir…” şeklinde ifade edilen 124. maddesinin 4. fıkrası gözetilmeli, ilgili taraf aleyhine de davayı teşmil edip, davalı olarak katılımı sağlanıp göstereceği deliller de dikkate alınarak varılacak sonuca göre hüküm tesis etmek gerektiği dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, tespit kararı verilen dönem içinde 30.09.2005-12.05.2006, 27.04.2007-31.05.2007 tarihleri arasındaki dönemde davacının .. ve .. işyeri sicil numaralı T. Tem Sağ Gıd ve Kim Hiz San Tic Ltd.Şti . işyerinden sigortalı olarak bildirildiği gözetilmeden, hizmet cetvelinde görünen bu çalışmaların iptal edilip edilmediği tespit edilmeden ve unvanları benzer olan işveren şirketler arasındaki irtibat ve şirketlerin isim değiştirip değiştirmediği araştırılmadan, mükerrer tespite neden olacak şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak, Kurum yoklama memurunun 02.01.2008 tarih ve 1/1 KDR sayılı raporuyla hizmetlerinin iptal edildiği anlaşıldığından, söz konusu raporu getirtip, tespit konusu dönem içinde davacının sigortalı olarak çalıştığı .. ve .. işyeri sicil numaralı işveren şirketler arasındaki irtibatı araştırmak, irtibatı olduğu anlaşıldığında diğer şirketi de davaya dahil edip bildirdiği delilleri toplamak, davacının … işyeri sicil numaralı T. Tem Sağ Gıd ve Kim Hiz San Tic Ltd.Şti .unvanlı işyerinden yapılan ve hizmet cetvelinde görünen bu çalışmaları ile ..ve.. işyeri sicil numaralı davalı T.Temizlik Kimya Hiz. ve Ür. Paz. Ltd Şti unvanlı işyerinden yapılan ve hizmet cetvelinde görünen bu çalışmalarının iptal edilip edilmediğini Kurumdan sormak, davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenleri tespit edip beyanlarına başvurmak, davacının çalışmalarının sözkonusu işyerlerinden hangisinde geçtiğini kuşkuya yer vermeyecek ve mükerrer tespite sebebiyet vermeyecek şekilde tespit etmek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Öte yandan, işverenin davalı şirket olduğu açıktır.Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı hakkında davanın husumetten reddi gerekirken hükmün infazında karışıklık yaratacak şekilde iki ayrı davalı hakkında hüküm kurulması da hatalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.