Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/16815 E. 2015/5453 K. 17.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16815
KARAR NO : 2015/5453
KARAR TARİHİ : 17.03.2015

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 120.131,66 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine, diğer davacıların davasının reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince duruşmasız, davalı vekilince de duruşmalı olarak istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/03/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat … ile karşı taraf vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 19.04.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 49,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının, çalışamadığı günlere ilişkin gelir kaybı, iktisadi geleceğinin tehlikeye düşmesi ve sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat ile aynı olay nedeniyle kazalının, eşinin ve çocuklarının manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece sigortalının sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, eş ve çocuklarının manevi tazminat istemlerinin ise reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacıların eşi ve babası olan sigortalının iş kazası sonucu % 41,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda sigortalının % 20 davalı işverenin % 80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak cismani zarar kavramına (B.K.46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana. baba. karı. Koca,evlat gibi) yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü bozulmuşsa onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara uğrama söz konusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.1995 gün ve 1995/ 11-122,1995/430 23.9.1987 gün ve E.1987/9-183 K.1987/655 sayılı kararları da aynı esaslara dayanmaktadır. Öte yandan BK.’nun 47.maddesine dayalı olarak manevi tazminat isteminin gerek doğması gerekse kapsamı özel koşullara bağlanmıştır. Beden ve ruh tamlığının ihlalinden başka durum ve koşullar, diğer bir deyişle durumun özellikleri manevi giderimi gerektirmeli giderek BK.’ nun 47.maddesindeki unsurlar gerçekleşmelidir. Bu unsurlar: bir kimsenin bedensel zarara uğramış bulunması, davayı bedensel zarar uğrayanın açması ve özel hal ve şartların gerçekleşmesidir. Özel hal ve şartlardan anlaşılması gereken olayın özellikleri olup hakim her olayın özelliğine göre bunu takdir etmelidir. Manevi tazminat isteyen yakının kazalı ile olan saygı ve bağlılığının, duygu birliğinin derecesi, biri birlerine gösterdikleri koruma, sevgi, düşkünlük, göz önünde tutularak, manevi zararın oluşup oluşmadığı ve tüm bunların yanı sıra olayın meydana gelişindeki özellikler dikkate alınarak manevi tazminatın miktarı değerlendirilmelidir.
Somut olayda, davac…nın eşi…’un babaları olan sigortalının 33 yaşında geçirdiği iş kazası sonucu sağ kalça, ayak ve tarak kemikleri ile bel omurunda kırık nedeniyle, iki yıla yakın tedavi ve raporlu kalarak % 49,20 oranında iş göremezliğe uğradığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İş göremezlik oranı ve diğer kanıtlara göre, sigortalının eş ve çocukları olan davacıların ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün bozulduğunu söylememek mümkün değildir. Nitekim yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunun 56/2 maddesi ile de bu konuda düzenleme yapılarak “Ağır bedensel zarar görenin yakınlarına da manevi tazminat verilebileceği” hükme bağlanmıştır. Sigortalının ağır bedensel zarara uğradığı ortadadır.
HMK’nun 187/2 maddesi gereğince “Herkesçe bilinen vakıalar ile ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Öte yandan, söz konusu davacıların sürekli iş göremezliğe uğrayan işçi ile manevi tazminatı gerektirecek ölçüde duygusal yakınlıklarının bulunmadığını kanıtlayacak herhangi bir delil de yoktur.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle olayda uygun illiyet ve hukuka aykırılık bağı koşulları oluştuğundan davacı eş ve çocuklar yararına uygun bir manevi tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde manevi tazminat isteminin şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu ve zarar gören istediğinden yakınlarının manevi tazminat isteyemeyeceklerinden bahisle, eş ve çocukların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur
Davacı … yararına takdir olunan manevi tazminatın miktarına gelince;
Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların … ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı … yararına hüküm altına alınan 75.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Davacı vekili 18.02.2014 havale tarihli dilekçe ile çalışamadığı günlere ilişkin gelir kaybı ile iktisadi geleceğinin tehlikeye düşmesi nedeniyle maddi tazminat istemlerinden feragat ederek, sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat istemini ıslah suretiyle artırmıştır. Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden olup, bu nedenle mahkemece de resen gözetilmesi gerekir. Oysa mahkemece davacının feragat ettiği istemleriyle ilgili olarak olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmediği görülmektedir. Kaldı ki HMK’nun 297/son maddesine göre “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Hal böyle olunca davacının feragat ettiği talepleriyle ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu ortadadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davacı ile davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL. duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine
17/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.