Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/16505 E. 2014/24903 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16505
KARAR NO : 2014/24903
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2014
NUMARASI : 2011/555-2014/324

Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, 20.11.2001 tarihindeki iş kazasında yaralanan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 61.971,28TL maddi, 25.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, 20.11.2001 tarihindeki zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu, kaza nedeniyle sigortalının %8 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kaldığı, kazanın oluşumunda %80 oranında davalı işverenin, %20 oranında ise kazalı işçinin kusurlu olduğu, maddi tazminat davasının ilk olarak 03.06.2011 tarihinde 1.000,00TL miktarlı kısmi dava olarak açıldığı, birleşen 18.11.2011 tarihli dava ile aynı olay nedeniyle 20.000,00TL maddi, 30.000,00TL manevi tazminat daha istendiği, davacının 09.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat miktarını 40.971,28TL daha artırdığı, davalının ıslah ile artırılan maddi tazminat kısmı için süresinde zamanaşımı def’in de bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava konusunun iş kazasından kaynaklanan zararların tazminine ilişkin olduğunun kabulü sonrasında işbu davada uyuşmazlık konusu olan öncelikli husus, bu tür davalarda gerek 818 sayılı B.K.’nun 125. maddesi gereğince gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146.maddesinde belirtilen 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.
Bunun yanında Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Somut olayda, maddi tazminat davası bakımından davacının 20.11.2001 tarihindeki iş kazası nedeniyle 09.04.2014 tarihli ıslah ile artırdığı maddi tazminat kısmının zamanaşımına uğradığı ve davalı yanın süresinde zamanaşımı def’i’nde bulunduğu anlaşılmakla Mahkeme’nin karar yerinde bu hususu göz ardı ederek ıslah ile artırılan maddi tazminat kısmının kabulüne karar vermesi doğru olmadığı gibi ilgililerin kusur oranları, tarafların sosyal ekonomik halleri ile özellikle olay tarihi ve kazalı davcının maluliyet oranı gözetildiğinde lehine kararlaştırılan 25.000,00’TL miktarlı manevi tazminat da fazladır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
24.11.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.