Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/16282 E. 2014/21065 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16282
KARAR NO : 2014/21065
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/07/2013
NUMARASI : 2012/449-2013/241

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 15.11.2001-14.07.2011 tarihleri arasında davalı apartman işyerinde kapıcı olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 02.05.1999-21.07.2006 tarihleri arasında tam gün esasına göre çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden;davacının davalı işyerinde 17.07.2011-30.10.2012 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığı, davalı apartman işyerinin 15.07.2011 tarihinde kanun kapsamına alındığı, eşinin kapıcı olarak çalışırken 09.11.2001 tarihinde vefatından sonra kapıcılığa devam ettiğini iddia ettiği, anlaşılmıştır.
Bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin icap ettiği, Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555,5.2.2003 gün 2003/21-35-64,15.10.2003 gün 2003/21-634-572,3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 10.11.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, uzun bir dönemin tespitine karar verilirken dinlenen tanık beyanlarının yeterli olmadığı, davacının kapıcı olarak devamlı mı, yoksa, (part-time) kısmi-zamanlı olarak mı çalıştığı hususunda yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Yapılacak iş, kanun kapsamına alınma tarihi 15.07.2011 olduğundan bu apartmanda ne zaman oturulmaya başlandığının ve ne zaman yapı kullanma izin belgesi alındığının araştırılarak, davacının çalıştığını kabul ettiği dönemde apartmanın kiracılarını, komşu apartman kapıcıları ve dava konusu apartmana yakın bakkal ve apartman yöneticilerini şahit olarak dinleyerek, davacının tüm mesaisini davalı apartmana hasredip etmediği, davacının davalı apartmanın kapıcı dairesinde oturup oturmadığı, keza, davacının davalı apartman dışında başka bir apartmana hizmet verip vermediği, davalı apartmanın büyüklüğü, daire sayısı, bahçesi olup olmadığı, varsa büyüklüğü, ısınma sistemi araştırılıp, gerektiğinde mahallinde keşif yapılarak çalışmanın part-time olup olmadığı saptanarak sonucuna göre karar vermek, part-time çalıştığının kabulü halinde ise, davacının sürekli olarak bir günde kaç saat çalıştığı, giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 63. maddesi gereğince 7.5 saat çalışma bir günlük çalışma hesabı ile kaç işgücüne karşılık olduğu hususunda bir uzman bilirkişinin görüşü alınmak suretiyle açıkça saptamaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.