Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/15688 E. 2014/20916 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15688
KARAR NO : 2014/20916
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : İzmir 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2012
NUMARASI : 2011/803-2012/886

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01/09/1980-30/09/1988 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının işveren O. G.’a ait … sicil sayılı işyerinde ilk kez 1.9.1980 tarihinde sigortalı işçi olarak çalıştığının ve bu çalışmalarının 30.9.1988 tarihine kadar devam ettiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile.. TC. Kimlik Numaralı, .. sigorta sicil numaralı, davacı Ç.. U..’un dahili davalı işveren, O. G. (G.Alüminyum Doğrama San.)’a ait.. numaralı işyerinde uyuşmazlık konusu olan 01/09/1980 -15/04/1984 tarihleri arasında tüm sigorta kollarına tabi olarak 506 sayılı yasanın 2. maddesi anlamında sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3, 79 ve 108. maddeleridir.
506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanunun 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10’uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan “onüç yaşını” ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle “ondört yaşını” olarak değiştirilmiştir.)
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun’un 13’ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanunun uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu’nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977 Baskı, s;130).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 21/10/1980 tarihli ilk işe giriş bildirgesinde davacının 01/09/1980 tarihinde G. Alüminyum Doğrama ünvanlı 98505 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının bildirildiği, davacının 1984/1. dönem-30/09/1988 ve 01/10/1991-30/08/1997 tarihleri arasında davalı işverene ait 98505 sicil numaralı işyerinden hizmet bildiriminin yapıldığı, işyerinin 1980/1. dönem-1988/3. Dönem arası dönem bordrolarının bulunduğu, davacının dönem bordrolarındaki bildirimlerinin hizmet cetveli ile uyumlu olduğu, davalı işyerinden verilen 1980/4. döneme ait Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm sigortalarına Tabi olmayanlar için üç aylık sigorta primleri bordrosunda davacının adı ve işe giriş bildirgesinde bulunan sigorta sicil numarası yazılarak ve parantez içinde çırak olduğu belirtilerek bildiriminin yapıldığı, davalı işyerinden verilen 1981/3-1982/1-2-4-1983/1-2. döneme ait Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm sigortalarına Tabi olmayanlar için üç aylık sigorta primleri bordrosunda davacının adı ve işe giriş bildiresinde bulunan sigorta sicil numarası yazılarak bildiriminin yapıldığı, ücret bordrolarının olmadığı, bordro tanığı olan davacı tanıklarının beyanlarının alındığı ve tanıkların davacının işyerinde temizlik ve getir götür işlerine bakan yardımcı eleman olarak çalıştığını ve çalışmasını 1988 yılına kadar kesintisiz devam ettirdiğini bildirdikleri anlaşılmaktadır.
Somut olayda, 09/03/1969 doğumlu olan davacının mahkemece sigortalı kabul edilen 01/09/1980-15/04/1984 tarihleri arasında 18 yaşından küçük olması, çalışılan işyeri ve çalışma koşulları ile işveren tarafından Kuruma verilen Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm sigortalarına Tabi olmayanlar için üç aylık sigorta primleri bordroları birlikte değerlerdirildiğinde davacının çalışmalarının çırak olarak geçtiği anlaşıldığından davacının üretime yönelik çalışmasının hangi tarihte ve ne şekilde başladığına dair araştırma yapılmadan eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, 01/09/1980-15/04/1984 tarihleri arasındaki dönem yönünden dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak ve gerekirse daha önceden dinlenen bordro tanıklarını yeniden dinleyerek davacının bu dönemde davalı işyerinde yaptığı işin niteliğini tespit etmek, davacının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıp katılmadığını veya meslek ve sanat eğitimi alıp almadığını, davacının üretime yönelik çalışmasının hangi tarihte ve ne şekilde başladığını açık ve net şekilde belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı işveren vekili ile davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan O. G.G. Alüminyum Doğrama San. AŞ’ye iadesine
23/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.