Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/15410 E. 2014/28099 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15410
KARAR NO : 2014/28099
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ : Karabük İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/12/2013
NUMARASI : 2012/43-2013/328

Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava: davalı Kurum davacı tarafça işe giriş bildirgesi düzenlenmemesi, işyeri bildirgesi verilmemesi, aylık prim bildirgesi düzenlenerek verilmemesi ile ücret bordrosu düzenlenmemesi nedenlerine dayalı olarak tahakkuk ettirilen idari para cezalarının tahsili için gönderilen ödeme emrinin ve takibin iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece Dairemizin “Dava konusu takibin 7.300,00-TL’lik asıl alacağa ilişkin bölümünün iptalinin doğru olduğu, idari para cezasının iptaline ilişkin idare mahkemesi kararı dava konusu takibin 1.825,00-TL’lik asıl alacağa ilişkin bölümünü kapsamadığı halde, takibin dayanağı idari işlemlerin bir bölümünün iptaline ilişkin İdare Mahkemesinin kararının takibin tamamının iptaline esas alınması isabetsiz olduğuna” ilişkin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davalı Kurumun dava konusu takibin dayanağı idari para cezasının oluşturulmasına esas olan iş kazası nedeniyle davalı Kurum tarafından açılan davada olayın iş kazası olmadığından davanın reddine karar verildiği ve bu şekilde mahkeme kararı ile olayın iş kazası olmadığının belirlendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece İdare Mahkemesinin idari para cezasının iptaline ilişkin kararının takibin tamamını kapsamadığına ilişkin Dairemiz kararına uyulmakla kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E. 2006/521 sayılı kararı)
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.) Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Somut olayda usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturacak bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki idari para cezasının dayanağı olayın iş kazası olduğu ve hizmet akdi ile çalışıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden belli bulunduğu gibi, hükme dayanak alınan rücu davasında verilen kararında Yargıtay incelemesinde hizmet akdinin bulunduğundan bahisle bozulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca idare mahkemesi kararının kapsamadığı idari para cezasına dayalı alacak bölümü için bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.