YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15242
KARAR NO : 2014/19258
KARAR TARİHİ : 02.10.2014
MAHKEMESİ : İzmir 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2014
NUMARASI : 2013/507-2014/387
Davacı, 1991 tarihinde yapılan yurtdışı işleminin geçerli olduğunun tespitine, Ağustos 1996 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına, aylıkların hak ettiği tarihten itibaren yasal faiziyle iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve özellikle davacı tarafın temyizinin Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün ve 2000/36 Esas, 2002/198 Karar sayılı iptal kararının 25.04.2003 günlü Resmi Gazetede yayımlanması nedeniyle yaşlılık aylığının bu tarihi takip eden aybaşından itibaren yeniden bağlanması yönündeki taleplerini ifade ederken Anayasa Mahkemesi kararının tarihini hatalı olarak belirtmeleri nedeniyle kararın tam kabul olması gerektiği yönünde olduğunun anlaşılmasına göre davacı tarafın tüm, davalı Kurumun ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2) Dava, davacının 1991 yılında 3201 sayılı Kanun kapsamında yaptığı yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun (borçlanma bedelinin geri alınmaması nedeniyle), kesin dönüş koşulunun oluştuğu ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki Şubat 2001 tarihinden itibaren tam yaşlılık aylığının yeniden bağlanması, yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 08.08.1936 doğumlu davacının 01.03.1955 tarihinden itibaren 4/1-(a) bendi kapsamında 1635 gün sigortalı hizmetinin bulunduğu, yurt dışında 27.01.1966 tarihinden itibaren eylemli çalışmasının bulunduğu, 09.07.1991 tarihinde yaptığı başvuru ile kesin dönüş tarihini 30.06.1991 olarak beyan etmek suretiyle 27.01.1966-30.06.1991 tarihleri arasındaki döneme özgü olarak 5804 gün karşılığı borçlanma bedelini 23.08.1991 tarihinde ödeyerek aynı tarihte yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, davacıya toplam 7439 gün üzerinden 01.09.1991 tarihinden itibaren 4/1-(a) bendi kapsamında tam yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurumun 06.11.1997 tarihli karar ile 26.07.1991-31.08.1996 tarihleri arasında davacının işsizlik yardımı aldığı gerekçesiyle borçlanma işlemini iptal ederek borcuna mahsuben ödediği 5804 dolar karşılığı 26.532.262 TL yi emanet hesabına aldığı, davacıya 01.06.1996 tarihinden itibaren kısmi sözleşme aylığı bağlandığı, Kurumun 05.01.1998 tarihli kararı ile davacının yurt dışında 27.01.1966- 28.06.1991 tarihleri arasında çalıştığı ve 26.07.1991-31.08.1996 tarihleri arasında işsizlik ödeneği aldığı belirtilerek Kurumun yersiz ödeme alacağından davacının hakettiği kısmi sözleşme aylığı birikmiş tutarı 67.962.308 TL ile borçlanma bedeli olan 26.536.262 TL nin mahsubu ile bakiyesinin sigortalıdan tahsiline karar verildiği, 18.03.1998 tarihli yazı ile 01.09.1991-23.02.1998 tarihleri arasında ödenen 852.707.787 TL tutarındaki aylığın yersiz ödeme olarak talep edildiği anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Kanun’un ilk halinde borçlanma için yurda kesin dönüş yapmış olmak ve borçlanmayla ilgili yazılı isteğin sosyal güvenlik kurumuna kesin dönüş tarihinden (iki yıllık müracaat süresi içerisinde ölenlerin hak sahipleri için ölüm tarihinden) itibaren en geç 2 yıl içinde yapılması gerekmekteydi. Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün ve 2000/36-2002/198 sayılı Kararı ile 3201 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş …” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Yurtdışı hizmet borçlanması için kesin dönüşü şart kılan 3201 sayılı Yasanın 3. maddesi iptal edilmiş olduğundan, artık yurt dışında bulunan Türk Vatandaşlarının borçlanabilmeleri için yurda kesin dönüş yapma koşulu ortadan kalkmış olup, Yüksek Mahkemenin iptal kararının elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalara uygulanması gerektiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve 4958 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme sonrasında, borçlanmak isteyenin yurt dışında ikamet etmesi, çalışması veya işsizlik yardımı almasının borçlanma hakkına hiçbir etkisi bulunmamaktadır.
3201 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün ve 2000/36 Esas- 2002/198 Karar sayılı kararı ile iptal edilmeden önceki haline göre yurt dışı borçlanması için “kesin dönüş” yasal koşuldur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce kesin dönüş koşulunun aranması Yasa hükmü olup kesin dönüş şartı yerine getirilmediği için borçlanmanın ve aylık bağlama kararının Kurumca iptali doğrudur. Borçlanma ve aylık tahsisi işleminin iptalinden sonra davacının borçlanma bedeli yersiz ödemelere mahsup edildiği takdirde, Anayasa Mahkemenin iptal kararından sonra mahsup işlemi ile tasfiyeye uğrayan önceki borçlanmaya geçerlilik tanınamaz.
Mahsup işlemi devam etmekle birlikte Kurumun emanet hesabına alınan borçlanma bedelinin Kuruma gelir kayıt edilmediği anlaşılır ise tasfiyenin henüz gerçekleşmediği kabul edilmelidir. (21.HD’nin 25.01.2010 gün ve 2008/21129 E. 2010/479 K. sayılı kararı da aynı yöndedir)
Somut olayda, davacının 26.07.1991-31.08.1996 tarihleri arasında işsizlik yardımı aldığı gerekçesiyle borçlanma işlemi iptal edilmiş ise de dava dosyasında davacının güncel hizmet belgesi ile TR-4 belgesinin aslı ile Türkçe tercümesi bulunmadığı gibi Kurumun emanet hesabına alınan borçlanma bedelinin Kuruma gelir kayıt edilip edilmediği de açıkça sorulmamıştır.
Yapılacak iş, Kurumdan davacının güncel hizmet belgesi ile TR4 belgesinin aslı ve Türkçe tercümesini istemek, Kurumun emanet hesabına alınan 26.536.262 TL borçlanma bedelinin Kuruma gelir kayıt edilip edilmediğini sormak, Kurumca İzmir 8.İcra Müdürlüğüne sunulan yersiz ödemenin tahsiline mahsus ödeme emri ve diğer belgelerin onaylı birer örneğini istemek ve sonucuna göre davacının 1991 yılında yapmış olduğu borçlanmaya hukuken değer verilip verilmeyeceğini ve kesin dönüş tarihini belirleyerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, yukarıda yer alan maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.