Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/14740 E. 2014/20912 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14740
KARAR NO : 2014/20912
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Bursa 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2013
NUMARASI : 2012/205-2013/499

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 19/10/1981-22/05/1985 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 19.10.1981 – 22.05.1985 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, açılan davanın kısmen kabulü ile davacı 1601013681888 sigorta sicil numarada kayıtlı İ. İ.’nun 19/05/1982-22/05/1985 tarihleri arasında davalılar adına kayıtlı … işyeri sicil nolu işyerindeki hizmetlerinin tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3, 79 ve 108. maddeleridir.
506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanunun 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10’uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan “onüç yaşını” ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle “ondört yaşını” olarak değiştirilmiştir.)
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun’un 13’ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanunun uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu’nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977 Baskı, s;130).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 19/11/1981 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 19/10/1981 tarihinde B.Makine Sanayi (M. G.-G.. P..) ünvanlı .. sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, davacının çırak olarak çalışmaya başladığına dair bir ibare bulunmadığı, 01/02/1985 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 07/01/1985 tarihinde B. Makine Sanayi ünvanlı 26821 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, dava konusu edilen dönem içinde davalı veya başka bir işyerinden hizmet bildiriminin yapılmadığı, 07/01/1985-22/05/1987 tarihleri arasında… sicil numaralı işyerinden hizmet bildiriminin yapıldığı, … sicil numaralı işyerinin 1981/4-1985/3. dönem arası dönem bordrolarının bulunduğu, ücret bordrolarının olmadığı, 26821 sicil numaralı işyerinin ünvanın Özer – G.. P.. olduğu ve işyerinin 04/06/1973 tarihinde kanun kapsamına alındığı ve 31/01/2005 tarihinde kanun kapsamından çıkartıldığı, tanık beyanlarının alındığı ve tanıkların davacının birkaç ay işi öğrenmek için çalıştıktan sonra üretime yönelik olarak çalışmaya başladığını bildirdikleri anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davalı işveren tarafından dosyaya sunulan B.Makina Sanayi kaşesi basılarak işveren ile davacının babası K.I.. arasında imzalanan 19/10/1981 tarihli Çırak Mukavelesinde davacının işyerinde 19/10/1981 tarihinde ücretli çırak olarak çalışmaya başlayacağı, 15/12/1984 tarihli ve davacının ile velisi K. I.’nun imzaları bulunan ibraname başlıklı belgede davacının çırak olarak çalışmaya başladığı 19/10/1981-15/12/1984 tarihleri arasındaki bütün haklarını aldığı ve 15/12/1984 tarihinde davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığı, B. Makina Sanayi kaşesi basılarak işveren ile davacı İ.. I.. arasında imzalanan iş akdi sözleşmesinde davacının işyerinde 07/01/1985 tarihinde çalışmaya başlayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının davalı işyerinde çırak olarak çalıştığına dair yazılı belgeler bulunmaktadır ve bu belgelerin aksi ispat edilememiştir. 23/08/1967 doğumlu olan davacının mahkemece sigortalı kabul edilen 19/05/1982-22/05/1985 tarihleri arasında 18 yaşından küçük olması, çalışılan işyeri ve çalışma koşulları ile yapılan işin niteliği birlikte değerlerdirildiğinde davacının çalışmalarının çırak olarak geçtiği anlaşıldığından davacının üretime yönelik çalışmasının hangi tarihte ve ne şekilde başladığına dair araştırma yapılmadan eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, kabul edilen dönem yönünden gerekirse daha önceden dinlenen bordro tanıklarını yeniden dinleyerek davacının bu dönemde davalı işyerinde yaptığı işin niteliğini tespit etmek, davacının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıp katılmadığını veya meslek ve sanat eğitimi alıp almadığını, davacının üretime yönelik çalışmasının hangi tarihte ve ne şekilde başladığını açık ve net şekilde belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; hüküm fıkrasında “davacının 19/05/1982-22/05/1985 tarihleri arasında davalılar adına kayıtlı 26821 işyeri sicil nolu işyerindeki hizmetlerinin tespitine” karar verilmesine rağmen gerekçede “Davacının 19.10.1982-22.05.1985 tarihleri arasında davalılardan E. G. ve Ö. P. adına kayıtlı 26821 işyeri sicil numaralı işyerindeki hizmetlerinin tespitine” karar verildiğinin belirtilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki yaratılması ve davacının davalı işyerinden hizmet bildiriminin 07/01/1985 tarihinde başlamasına rağmen “davacının 19/05/1982-22/05/1985 tarihleri arasında davalılar adına kayıtlı 26821 işyeri sicil nolu işyerindeki hizmetlerinin tespitine” karar verilerek çakışan dönem yönünden hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı işverenler vekili ile davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan işverene iadesine
23/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.