Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/14624 E. 2014/23583 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14624
KARAR NO : 2014/23583
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : Küre Asliye Hukuk ( İŞ) Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2014
NUMARASI : 2011/30-2014/17

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava 14.03.2011tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 49,00 oranındaki sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece kusuru bulunmadığından bahisle davalı E.. B.. AŞ’ne yönelik davanın reddine, karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ve kusuru bulunmasa bile tazminattan sorumlu bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Mahkemece davalının ihale makamı olduğu ve kusurunun bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmişse de varılan bu sonuç hatalı olmuştur.
Gerçekten, bir iş kazası sonucu, zarara uğrayan işçi veya hak sahiplerinin maddi veya manevi tazminat talepleri, ancak işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilebilir. Bunun dışında, aracı olarak tabir edilen kişiler aracılığı ile işe alınan işçilerin uğrayacakları zararlardan dolayı, asıl işveren de aracılarla birlikte 4857 sayılı yasanın 2/6 maddesi uyarınca sorumlu olur.
Gerek 4857 sayılı yasanın 2/6, gerekse 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87/2. maddelerinde; aracının hukuksal açıdan tarifi yapılmış kimlerin aracı veya halk arasındaki deyimi ile “Taşeron” sayılacağı belirlenmiştir. Buna göre; aracıdan bahsedilebilmek için; öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Çoğu kez bina inşaat işlerinde görüldüğü gibi, ana binayı veya asıl işi bitirmekle yükümlü bir işveren, bu işin doğrama, döşeme, su tesisatı gibi bölümlerini aracılara devretmektedir. Bu gibi durumlarda üst-alt işveren ilişkisinden söz edilebilir. Buna karşı, bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda,
artık üst-alt işveren ilişkisi ortada bulunmamaktadır. Arsanın veya binanın salt maliki olmak ve ihale makamı olarak işi bütünüyle devretme durumlarında, ortada aracı denilen kurumdan söz edilemez. Çünkü burada iş tamamıyla ve bütün olarak bağımsız bir işverene devredilmektedir.
Somut olayda davalı E.. B.. AŞ tarafından yaptırılmakta olan misafirhane ve yatakhane inşaatının malzemesi verilmek üzere kaba inşaatın demir, kalıp, beton işçiliği, tuğla örülmesi, çatı, sıva. Seramik kaplama, döşeme ve şap işçiliğinin kalıp, demir bağlama, beton dökümü, elektrik boru döşeme, kalıp bakım ve sulama işlerinin işçiliğini davalı şirket tarafından dava dışı Bayram Baygın’a verildiği, davacının Bayram Baygın tarafından sıvacı olarak çalıştırıldığı, olay günü sıva yaparken duvarda gördüğü çiviyi çıkarmak için keser ile vurduğunda kırılan çivinin gözüne isabeti ile yaralandığı, çalışma öncelik sırası ile saatlerinin belirlenmesinin ve emniyet tedbirlerinin denetiminin davalı şirkete ait bulunduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu duruma göre inşaatın davalı E.. B.. AŞ tarafından yaptırıldığı giderek işin anahtar teslimi olarak devrinin söz konusu olmadığı açık ve seçiktir. Hal böyle olunca dava konusu iş kazası nedeniyle E.. B.. AŞ’nin asıl işveren olduğu göz ardı edilerek düzenlenen kusur bilirkişi raporunun hükme esas alınması isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davalı E.. B.. AŞ’nin asıl işveren olduğu kabul edilmek suretiyle kusur durumunu yeniden değerlendirmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.