Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/14466 E. 2014/27473 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14466
KARAR NO : 2014/27473
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 20. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/12/2013
NUMARASI : 2013/732-2013/158

Davacı, davalı kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde,takip edilmediği anlaşıldığından HMK’nun 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava; ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece ilk olarak; dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeni ile reddine dair verilen kararın Dairemizin 17.12.2012 Tarih ve 2011/5669 E, 2012/23466 K sayılı kararı ile; dava dilekçesi tüm olarak değerlendirildiğinde davacının dava açmaktaki maksadının kendisine gönderilen ödeme emrinin iptali olduğu, davanın yasal süresi içinde açıldığı, idari para cezasının idari aşamada kesinleştiği ve ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde açılan davanın İş Mahkemesince incelenmesi gerektiği belirtilerek bozulduğu, bozma kararına uyan mahkemece;“ Her ne kadar 06/05/2013 tarihli celsede davanın HMK 150/1 maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve davacı tarafça yenileme dilekçesi verilmiş ise de yargılama esnasında dosyanın 03/03/2010 ve 03/11/2010 tarihinde de işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı tarafça bu defa 06/05/2013 tarihindede dosyanın takip edilmediği anlaşıldığından HMK 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına ” karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 13.02.2013 tarihli tensip ile taraflara tebligat çıkarılmasına ve duruşmanın 06.05.2013 tarihine bırakılmasına karar verildiği, tebligat parçalarının dosyada bulunmadığı, duruşmaya davacının gelmediği, mahkemece dosyanın işlemden kaldırıldığı, daha sonra davacının 06.08.2013 tarihinde yenileme dilekçesi verdiği, 06.08.2013 tarihli tensip ile duruşmanın 05.12.2013 tarihine bırakıldığı, bu tarihte mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, mahkemece son olarak verilen davanın açılmamış sayılmasına dair karardan sonra Dairemizin 06.05.2014 Tarih ve 2014/8502 E, 2014/9901 K sayılı geri çevirme kararında; Dairemizin 17.12.2012 Tarih ve 2011/5669 esas, 2012/23466 karar sayılı bozma ilamından sonra, 13.02.2013 tarihli tensip kararı ile duruşmanın 06.05.2013 tarihine bırakıldığı ve taraflara duruşmanın bildirilmesi için tebligat çıkarılmasına dair ara karar verildiği, ancak dosya içerisinde tebligat parçalarının bulunmadığı anlaşılmakla; taraflara 06.05.2013 tarihli
duruşma için tebligat yapılıp yapılmadığının bildirilmesi, yapılmış ise tebligat parçaları ya da tebliğe ilişkin olarak PTT’den alınacak belge eklenilerek gönderilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine geri çevrilmesine karar verildiği, ancak geri çevirme kararına cevaben; bozma kararından sonraki ilk celse olan 06.05.2013 tarihli celseye ilişkin tebligatın değil, 06.05.2013 tarihli celsede dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra davacının yenileme dilekçesinden sonraki celse olan 05.12.2013 tarihine ilişkin tebligatın gönderildiği anlaşılmıştır.
Savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup HMK’nın 27. maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez (HMK mad. 27). Buna göre hakim, Anayasa ile güvence altına alınan ve HMK’da da ayrıca düzenlenmiş bulunan iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece 05.12.2013 tarihli celsede, davanın daha önce de iki kez işlemsiz bırakıldığından bahisle açılmamış sayılmasına karar verilmişse de; bozma kararından sonraki 06.05.2013 tarihli celsenin davacıya tebliğ edilmediği anlaşıldığından yargılamaya bu şekilde devam edilerek usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan, davacının savunma hakkını kısıtlar şekilde yargılama sona erdirilip hükmün tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 16.12.2014 temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
gününde oybirliğiyle karar verildi.