Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13783 E. 2014/18239 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13783
KARAR NO : 2014/18239
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Manisa 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2014
NUMARASI : 2014/18-2014/292

Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline, borçlu olmadığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava,ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; şirketin % 60 hissedarı olan davacının Ö.. Isıl İşlem ve Metal San. Tic. Ltd. Şti.’ndeki hisselerinin tümünü Manisa 1. Noterliği’nin 08/11/2007 tarih ve 32244 yevmiye nolu hisse devir sözleşmesiyle E.. O..ve O..O..’a devrettiği, , 06.07.2006 tarihli noter sözleşmesi ile mevcut hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, hisse devir hususunun 07/11/2007 tarihili ortaklar kurul kararıyla da sabit olduğu; hisse devir sözleşmesinin Ticaret Sicil Gazetesi’nde 22/02/2001 tarihinde ilan edildiği, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi olmadığı, dava konusu 2013/27922 takip nolu borcun 2008/10 – 2009/7 dönemlerine ilişkin Prim borcundan oluştuğu, 2013/27922 takip dosyasından takip edilen Kurum alacağı ile ilgili davacıya gönderilen ödeme emrinin 31/12/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 06/01/2014 tarihinde süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Ticaret Sicil kayıtlarına göre davacının 20/09/2007 tarihinde tescil edilen hisse devir sözleşmesi ile Ö..Isıl İşlem ve Metal Sanayi ve Ticaret Ltd Şti ortağı olduğu, 08/11/2007 tarihi itibariyle hisse devir sözleşmesi yapılıp şirket ortaklığından ayrıldığı, fakat hisse devir sözleşmesinin 16/02/2011 tarihinde ticaret sicil kayıtlarına tescil edilip 22/02/2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde bu durumun ilan edildiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 36.maddesinde 3. kişiler yönünden tescilin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tarih itibariyle tescilin hukuki sonuç doğurduğu, 3. Kişi durumunda olan SGK yönünden şirketten ayrılışa ilişkin tescil işleminin 22/02/2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayın tarihi itibariyle hüküm doğurduğu ve takibe konu ödeme emrinde ticaret sicil gazetesinde davacının şirket ortaklığından ayrıldığı dönemden önceki döneme ilişkin prim borçları yönünden davalı SGK tarafından takip yapıldığından ve takibe konu dönem borcundan bu nedenle davacının sorumlu olduğu, bu yöndeki itirazında yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, hisse devrinin ticaret sicil gazetesinde ilan edilmemesi halinde, dava dışı limited şirketin prim vs borçlarından hissesini devreden ortağın sorumluluğu bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 80/5, 80/12 ve 6183 sayılı Yasa’nın 58. maddeleri ile İİK’nun 72. maddesidir. 506 sayılı Yasa’nın 80/5.maddesine göre “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Yasa’nın uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde, sigorta primlerini haklı bir neden olmaksızın yasal süresi içinde ödemeyen özel hukuk tüzel kişilerinin üst düzey yönetici ve yetkililerin Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları öngörülmüştür. 6183 sayılı Yasa’nın 58/1. maddesine göre ise, “ Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.
Limited şirketlerde, 6183 sayılı Yasanın 35. maddesine göre,(Değişik madde: 22/07/1998 – 4369/21 md.)Limited şirket ortakları (Değişik ibare: 04/06/2008 – 5766 S.K./3.mad) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04/06/2008 – 5766 S.K./3.mad) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04/06/2008 – 5766 S.K./3.mad) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Limited şirket ortaklığından ayrılanlar yönünden, bu ayrılmanın ticaret sicilinde ilan edilmemiş olması halinde, ayrılma tarihinden sonraki döneme ilişkin prim vs borçlarından sorumlu olunup olunmayacağının belirlenmesi yönünden, uyuşmazlığa konu dönemde yürürlükte bulunan (Mülga) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun konuya ilişkin hükümlerinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, ticaret siciline tescil, kural olarak bildirici etkiye sahiptir. İstisnai olarak, ticaret unvanı ve işletme adının korunması; ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazanabilmesi; esnaf işletmelerinde ticari mümessil tayini; anonim şirketlerde ana sözleşmenin değişikliğinin hüküm ifade etmesi ve ticari işletme rehni halleri için ticaret siciline tescil, zorunlu ve kurucu niteliktedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 38. maddesinde sicil kayıtlarının etkisinin üçüncü şahıslar açısından başlangıcı düzenlenmiş ve ticaret sicili kayıtlarının, üçüncü kişiler hakkında kaydın ilan edildiği günü takip eden işgününde hüküm ifade edeceği belirtilmiştir.
Ticaret sicilinin dış etkileri ise, aynı Kanunun 39.maddesinde “Üçüncü şahısların, yukarı ki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmeye başlayan kayıtları bilmediklerine müteallik iddiaları dinlenmez.
Tescili lazım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla, üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebilir.” şeklinde açıklanmıştır.
Öte yandan, limited şirket pay devrinin geçerli olabilmesi için TTK 520. maddesine göre, limited şirket pay devrinin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce tasdik edilmesinden sonra, pay devrinin limited şirkete bildirilerek, ana sözleşmede aksine hüküm yoksa ortakların en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin dörtte üçüne sahip olması, ayrıca devrin pay defterine kaydedilmesi gerekir. Bu devrin ticaret siciline tescili ise, pay devrinin gerçekleşmesi için zorunlu bir şekil şartı değildir.
Davacının dava dışı şirketteki ilişkisinin sona ermesinin sicil gazetesinde ilanının, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu açıktır.
Davaya konu ödeme emrindeki borçlar, dönem itibariyle şirketi temsil yetkisi olmayıp yalnız ortak olan davacıyı ilgilendirir borç da değildir.
Davalı Kurum, şirketle ilişkisi hisse devri ile sonlanan davacı ile dava dışı şirket yönünden 6762 sayılı Kanunun 38 ve 39. maddeleri anlamında üçüncü kişi de değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere göre; davacının prim borcundan sorumluluğu bulunmadığı halde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.01.2013 tarih ve 2012/21-734 E., 2013/152 K., sayılı kararı da aynı yöndedir.)
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.