Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13782 E. 2014/17441 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13782
KARAR NO : 2014/17441
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : Manisa 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2014
NUMARASI : 2014/33-2014/262

Davacı, Kurumca düzenlenen takiplerin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacı aleyhine işyerinin 1998 ve 1999 yılı dönemlerine ait 2013/65021, 2013/65022 ve 2013/65023 takip sayılı icra dosyasından gönderilen prim, eğitime katkı payı ve idari para cezası borçlarından dolayı davalı Kurumca çıkartılan ödeme emirlerinin zamanaşımı süresi dolduğundan iptali ile davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davaya konu borcun davalı Kurum tarafından yapılandırıldığı ve yapılandırma işlemiyle zamanaşımı süresinin kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, söz konusu aylara ait borçların 6183 sayılı Yasa’nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
3917 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun’un zamanaşımına ilişkin 102. madde ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır. 5198 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin 5.fıkrasına göre, 6183 sayılı Kanun’un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin prim alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu değişiklik, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihinden sonra tahakkuk edecek prim borçlarına uygulanabilecektir.
6183 sayılı Kanun’un 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması da zamanaşımını kesen haller içinde yer almaktadır.
Somut olayda; davanın süresinde açıldığı, davacının Kuruma davaya konu ödeme emirlerinin yapılandırılması talebiyle davalı Kurum’a 28/07/2008 tarihinde başvuruda bulunduğu, davalı Kurum’un 01/09/2008 tarih ve 83014 sayılı yazısıyla borçların ödeme planına bağlandığı, 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesine göre yapılandırma tarihi itibariyle davaya konu ödeme emirlerine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmadan davanın zamanaşımı nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde temyiz edene iadesine, 15/09/2014 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

M U H A L E F E T Ş E R H İ

Davacı, ödeme emirlerine konu edilen boçların zamanaşımına uğradığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık söz konusu aylara ait borçların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve davacının bu borçların yapılandırılmasını talep etmiş olmakla bunun zamanaşımı bakımından sonuçlarının ne olduğu hususunda toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, zamanaşımı iddiası bir def’i olup, def’i ise, borçlunun aslında borçlu olduğu bir edimi ( borcu ) özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir haktır
Hak düşürücü sürede olduğu gibi borç sönmez veya ortadan kalkmaz. Bu nedenledir ki, zamanaşımı iddiası yok ise hakim bunu kendiliğinden dikkate alamaz. Zamanaşımına uğramış bir borç ödendikten sonra geri istenemeyeceği gibi, ödenmesi hususunda tekrar taahhütte bulunulmuş veya borç ikrar edilmiş ise borçlu bu taahhüdü ile bağlıdır ve bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı süresi başlar.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönecek olursak, 6183 sayılı Kanuna göre çıkarılan ödeme emirlerine konu edilen alacaklar 1998 ve 1999 yıllarına ait olup, 2008 tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Ne var ki, davacı 28/07/2008 tarihinde Kurum’a başvurarak uyuşmazlık konusu borcunun yapılandırılmasını talep etmiş ve bu talebi de kabul edilerek borç yapılandırılmıştır. Bu yapılandırma talebinin bir tehdit ve baskı altında yapıldığı da iddia ve ispat edilmemiştir. Hatta bu dava yapılandırma talebinden çok uzun süre sonra açılmıştır. 6183 sayılı Kanun’un 103. maddesinde, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanmasının zamanaşımını kesen bir neden olduğu düzenlenmiş olup, yapılandırma başvurusunun ilk 5 yıl içinde yapılması zorunluluğu yoktur. Anılan Yasa hükmünün bu şekilde anlaşılması mümkün değildir. Zamanaşımına uğramış bir borcun ikrar edilerek ödenmek üzere başvurulması zamanaşımı savunmasından zımnen feragat niteliğindedir. Ödeme planına göre yeni başlayan süreye göre de zamanaşımı dolmadığından davanın reddine ilişkin verilen kararın onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluk kararına katılamıyoruz.