Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13575 E. 2014/27230 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13575
KARAR NO : 2014/27230
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : Ankara 14. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2014
NUMARASI : 2010/740-2014/200

Davacı, iş kazası soncu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 14.01.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu bedensel zarara uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 52.384,91TL maddi, 10.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
19.03.2014 tarihli karar sair yönlerden doğru olmakla birlikte maddi tazminat miktarının belirlenmesinde ve manevi tazminat miktarının takdirinde hataya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
A) Maddi tazminat davası bakımından yapılan incelemede;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54. maddesine göre tazmini istenebilen bedensel zararlar arasında sayılıp uygulamada kazalının geçici iş göremezlik zararları olarak da ifade edilen kazanç kaybı zararı; iş kazası yada meslek hastalığına maruz kalması nedeniyle çalışamayan sigortalının istirahatli kaldığı bu süredeki yoksun kaldığı ücretidir. Bu istirahatli dönemdeki zarar fiilen yoksun kalının kar niteliğindedir. Bu kapsamda sigortalının geçici iş göremezlik zararı olarak istirahatli kaldığı dönemde işvereninden isteyebileceği tutar çalışken aldığı ücretinden Kurumca kendisine 5510 sayılı yasanın 18 maddesi kapsamında ödenen geçici iş göremezlik ödemesinin rücuya tabi kısmının tenzili ile hesap edilen miktardır. İstirahatli kalınan bu dönemde sigortalının kısmen de olsa mesleğini sürdürmesi söz konusu ise bu durumda sigortalının kazanç kaybı zararı, tam ve sürekli olarak çalışması halinde elde edeceği tutar ile kısmi iş göremez durumda çalışarak elde ettiği tutar arasındaki farktır. Az önce yukarıda da değinildiği üzere 5510 sayılı Yasa’nın 16. maddesinde iş kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalıya Kurumca her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 18. maddesinde ise yatarak tedavi halinde günlük kazancın yarısı, ayakta tedavi ettirildiğine günlük kazancın 2/3 oranında ödenek ödeneceği bildirilmiştir. Sigortalının zararlandırıcı olay nedeni ile tedavisinin devam ettiği ve çalışamadığı sürelerdeki maddi zararı %100 iş gücü kaybına uğradığı kabulüne göre yapılmalıdır.
Bunun yanında kural olarak tazminat alacaklısına yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için ise tanzim edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme ancak kısmi ödeme makbuzu niteliğinde kabul edilebilir.
Somut olayda ise, hükme esas alınan 04.11.2013 tarihli hesap raporunda davacı kazalının istirahatli kaldığı 14.01.2009-13.09.2010 tarihleri arasındaki dönem bakımından kazanç kaybı(yoksun kalınan ücret kaybı) zararı olarak %100 oranında maluliyete ve yurt dışındaki işin belirtilen bu tarihlerde halen devam ediyor olması dikkate alınarak yurt dışındaki ücretine göre hesaplama yapılması doğru olmakla birlikte, davacının kazalandığı tarihten sonra istirahatte olduğu 2009 yılı Nisan, Mayıs Haziran, Temmuz ve Ağustos ücretlerinin (genel haciz yoluyla yapılan takip sonrası yasal faiziyle birlikte) 25.09.2009 tarihinde kendisine 14.197,60TL olarak ödendiğinin anlaşılmasına göre yukarıda açıklandığı biçimde bu miktar ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını araştırılmadan neticeye varılmış olunması usul ve yasaya aykırıdır
Bu kapsamda maddi tazminat davası bakımından yapılacak iş; davalı tarafından davacının maddi zararına karşılık yapılan 14.197,60TL’lik ödemenin davacının zararını hangi oranda karşıladığının tespiti için, bu ödemenin yapıldığı tarihlerdeki veriler esas alınarak davacının zararını bilirkişiye hesaplattırmak, böylece 14.197,60TL’lik ödeme zamanındaki tazmini gereken miktar ile buna karşılık ödenen 14.197,60TL arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan bu ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını böylelikle saptayarak bu oranda davacının asgari ücret artış oranlarındaki değişiklikler de göz önüne alınarak güncel verilere göre düzenlenmiş maddi zararından indirim yapmak, yapılan 14.197,60TL ‘lik ödeme ile bu ödeme zamanındaki verilere göre hesaplanacak davacı zararı arasında açık oransızlığın bulunmaması halinde ise maddi tazminat davasının reddine karar vermektir.
B)Manevi tazminat davası bakımından yapılan incelemede;
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Somut olayda ise; ilgililerin kusur oranları, tarafların sosyal ekonomik halleri ile özellikle olay tarihi ve kazalı davacıda iş kazası sonrasında oluşan sürekli iş göremezlik oranı gözetildiğinde lehine kararlaştırılan 10.000,00’TL miktarlı manevi tazminatın fazla olduğu açıktır.
Bu kapsamda manevi tazminat davası bakımından yapılacak iş; yukarıda açıklanan kriterlere uygun olarak davacı yararına daha uygun miktarda manevi tazminata karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 15.12.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.