Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13552 E. 2014/23582 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13552
KARAR NO : 2014/23582
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : Elazığ İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/10/2013
NUMARASI : 2013/89-2013/645

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 27.04.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 47,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükmün şeffaflığı ilkesine aykırı biçimde kısa karar oluşturulduğu ve işçilik alacakları talebine ilişkin davanın tefrik edilmesi gerektiğine ilişkin Dairemiz bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, işçilik alacaklarına ilişkin davanın tefrik edilmesine karar verildikten sonra yapılan yargılama sonunda davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyizin kapsam ve nedenleri dikkate alındığında maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin karar yerindedir. Manevi tazminatın takdirinde ise yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatın az takdir edildiği gibi davanın kabul ve reddolunan bölümleri üzerinden avukatlık ücretinin tayininde hataya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Davacının iş kazası sonucu % 47,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 30 davalı asıl işveren M.. T.. M.. San ve Tic AŞ ile dava dışı alt işveren A..T..’in toplam olarak % 70 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu nedenle hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 30.000,00-TL manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarifenin 10/2. Maddesinde “manevi tazminat siteminin kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği,” 10/son maddesinde ise “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücretinin ayrı bir kalem olarak hüküm altına alınacağı düzenlenmiştir. Mahkemece bu düzenlemeye aykırı biçimde hesaplama yapılarak davacı yararına avukatlık ücretinin az, davalı yararına avukatlık ücretinin ise fazla hesaplanması hatalı olmuştur.
Öte yandan davalılardan Ş.. A.. tefrik olunan işçilik alacakları davasının davalısı olduğu, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemli davada bu davalıya yönelik talep bulunmadığı halde, gerekçeli karar başlığından davalı olarak gösterilerek yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinden sorumlu tutulması da isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın ve avukatlık ücretinin takdirinde yanılgıya düşülerek ve iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemli davada taraf sıfatı bulunmayan Ş.. A..’nin yargılama harç ve giderlerinden sorumlu tutulmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 11/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.