Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13358 E. 2014/18868 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13358
KARAR NO : 2014/18868
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2014
NUMARASI : 2012/532-2014/223

Davacı, kurum işleminin iptaline, borçlanma talebinin geçerli olduğuna, Alman Rant sigortasına giriş tarihi 18 yaşını ikmal ettiği 31/08/1982 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğuna borçlanma işleminin 4/1-a kapsamında yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
Dava, davacının Almanya’da rant sigortasına girdiği 31.08.1982 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü ile davacının Türk Vatandaşlığından çıkmadan önce yurtdışında geçen çalışmalarını 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(a) bendi kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti, aksine kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece ,davacının ilk sigorta başlangıcının 31.08.1982 tarihi olduğunun tespitine ve 20.04.2012 tarihli talebine ilişkin borçlanma işleminin 4/1-a kapsamında yapılmasına ilişkin talebinin tefrikine, davacının Türk vatandaşlığında geçen sürelerinden dilediği kadarını 3201 sayılı Yasa gereğince borçlanma hakkı olduğunun tespitine,aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
6100 sayılı H.M.K.’nın 167. maddesi kapsamında hakimin yargılamanın her aşamasında bir talep olmaksızın davaların tefrikine karar verebileceği belirtilmekle birlikte Anayasanın 141.maddesinde ,”Devlet, yargının basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır” hükmü yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi de yine mahkemelerin makul sürede karar vermeleri hükmünü düzenleyerek bir yönüyle yargılamanın basit,çabuk ve ucuz yürütülmesi anlamına gelen usul ekonomisinin önemini göstermiştir. Tabi ki yargılama neticesinde esas olanın doğru karar vermek olduğunun belirtilmesi izahtan vareste bir husustur. Bu yönüyle usul ekonomisinden kastedilen ne pahasına olursa olsun hızlı karar vermek değildir. Ayrıca yine 6100 Sayılı H.M.K.’nın 26.maddesi kapsamında Mahkemeler taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan daha fazlasına karar veremezler.
Mahkemece herhangi bir talep olmadan da yargılamanın hep aşamasında tefrik kararı verilebilmesi mümkün ise de tefrik kararı verilirken davalar arasındaki hukuki ve fiili irtibatın ve bu kapsamda da yargılamanın en kısa ve ucuz şekilde yürütülmesinin mahkemece gözardı edilmemesi gerekir. Bu kapsamda da aralarındaki hukuki ve fiili irtibat açık olan sigorta başlangıcının tespiti ,3201 sayılı Yasaya göre borçlanma hakkı olduğunun tespiti ile borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesine ilişkin taleplerden birinin sonucu diğerini doğrudan etkileyecek nitelikte olduğundan tefrik edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece ,11.09.2014 tarihli ve 29116 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6552 sayılı Kanunla 3201 sayılı Yasaya eklenen Geçici madde 8 hükümleri de değerlendirilmek suretiyle yukarıdaki esaslara uygun şekilde karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.