Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/13266 E. 2015/15943 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13266
KARAR NO : 2015/15943
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : Alanya İş Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2014
NUMARASI : 2011/281-2014/214

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde 01/01/1994-27/07/2011 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davacının yargılama sırasında vefat etmesine karşılık, karar başlığında mirasçıların isminin yazılmaması ve hükmün mirasçılar yerine ölen kişi lehine kurulmasının maddi hataya dayalı olduğu ve HUMK’un 459. maddesi gereğince talep halinde mahkemece her zaman düzeltilmesinin mümkün olduğunun anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01.01.1994 – 27.07.2011 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Uyuşmazlık; davacılar murisinin davalı işyerindeki çalışmalarında kesinti olup olmadığı ve buna bağlı olarak davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği ve ihtilaflı dönemdeki çalışmalarının ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl (20.06.1987 tarihinde on yıla çıkarılmıştı. Ancak 01.06.1994 tarihinde tekrar beş yıla indirildi.) içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 61851 sicil numaralı davalı işyerinin 05.10.1990 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, bu işyerinden davacılar murisi adına 01.01.1994, 01.06.2001 ve 01.11.2002 tarihlerinde işe giriş bildirgelerinin verildiği ve buna bağlı olarak 01.01.1994 – 17.02.2001, 01.06.2001 – 31.07.2002 ve 01.11.2002 – 21.07.2011 tarihleri arasında çalışmaların bildirildiği, aynı zamanda bordro tanığı olan davacı ve davalı tanıklarının davacının kesintisiz şekilde çalışmasını doğruladıkları, davacının ihtilaflı dönemde hizmetinin tespitine engel olacak şekilde başka bir yerde geçen çalışmasının olmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda; davalı işyerinden davacı adına işe giriş bildirgelerinin verildiği ve buna bağlı olarak çalışmalarının kesintili olarak bildirildiği ve Kurum kayıtlarına geçtiği sigorta belgelerinden görülmektedir. Kuruma bildirilmeyen, süreler yönünden verilen işe giriş bildirgeleri ile bildirilen çalışmalar hak düşürücü süreyi keseceğinden, hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 ve 27.02.2008 gün ve 2008/21-163-207, 18.06.2008 gün ve 2008/21-429-437, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Öte yandan; aynı zamanda bordro tanığı olan davacı ve davalı tanıklarının davacılar murisinin kesintisiz şekilde çalışmasını doğrulamaları, davacılar murisi adına davalı işyerinden 01.01.1994 – 17.02.2001, 01.06.2001 – 31.07.2002 ve 01.11.2002 – 21.07.2011 tarihleri arasında kesintili şekilde çalışmaların bildirilmesi ve buna göre çalışma bildirilmeyen dönemlerin belli olması karşısında, tanıklardan net bir şekilde tarih belirtmelerinin istenilmesi ve tanıkların net tarih belirtmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur. Tanıkların, davacının kesintisiz şekilde çalıştığı şeklindeki beyanları karşısında kesintinin oluştuğu dönemlerde davacılar murisinin çalışmasının var olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, hak düşürücü sürenin geçtiği ve davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yapılacak iş; davacının, 61851 sicil numaralı davalı işyerindeki 01.01.1994 – 21.07.2011 tarihleri arasındaki çalışmalarının kesintisiz olduğunu kabul ederek, kesintinin meydana geldiği 18.02.2001 – 31.05.2001 ve 01.08.2002 – 31.10.2002 tarihleri arasında davacının davalı işyerinde çalıştığı halde bu çalışmalarının Kuruma bildirilmediği şeklinde tespite karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.