Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/12925 E. 2014/21082 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12925
KARAR NO : 2014/21082
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Bulanık Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2013
NUMARASI : 2009/516-2013/308

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı S.. A.. için 46.229,42 TL , davacı H.. A.. için 30.670,42 TL, davacı M.. A.. için 30.670,42 TL, maddi tazminatın olay tarihi olan 10/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davacılar S. A. ve C. A.’ın maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı S.. A.. için 10.000,00 TL, davacı H.. A.. için 5.000,00 TL, davacı M.. A.. için 5.000,00 TL, davacı S. A. için 5.000,00 TL, davacı C. A. için 5.000,00 TL, davacı C. A. için 2.000,00 TL, davacı Ö. A. için 2.000,00 TL, davacı T. A.için 2.000,00 TL, davacı V. A. için 2.000,00 TL, davacı O.A. için 2.000,00 TL, davacı Z.A. için 2.000,00 TL, E. A. için 2.000,00 tl manevi tazminatın olay tarihi olan 10/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir.
1-Davacılar vekilinin temyizi incelendiğinde:
a-Mahkemece, maddi zararların belirlenmesi sırasında, Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin tamamının düşülerek sonuca gidildiği görülmektedir.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.”hükmüne yer verilmiştir.
Bu doğrultuda, davacı eş ve çocuklara Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin rücu edilebilecek kısımlarının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarlarından indirilmesi gerekirken, yazılı şekilde fazla indirim yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
b-Sigortalının iş kazası sonucu vefat ettiği olayda davalıların % 90, sigortalının % 10 oranında kusurlu oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı eş yararına hükmedilen 10.000,00 TL, davacı çocuklar ile davacı anne ve baba yararına hükmedilen 5.000,00’er TL manevi tazminat tutarları azdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-Davalılar temyizine gelince:
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Sigortalının ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde sigortalının iş kazası sonucu ölümü halinde hak sahiplerine gelir bağlanacağı, bildirilmiş 506 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde ” geçimi sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babasına” ibareleri 29.7.2003 tarihli 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa’nın 35. maddesi ile değiştirilerek ” sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Yasa’ya göre bağlanan aylık hariç olmak üzere bunlardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan ana ve babasına” ibareleri getirilmiştir. Bu tür yasaların yürürlüğe girmeleri ile birlikte derhal tesirini husule getireceği tartışmasızdır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. H.G.K.’nun 06.04.2005 tarihli, 2005-10-183 Esas, 2005-241 Karar nolu kararıda bu yöndedir.Bu durumda aylık bağlama hakkını doğuran olayın sözü edilen yasa değişikliği olduğu gözetilerek şartlar oluşuyor ise ölüm tarihi yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra ise aylığın ölüm tarihini takip eden aybaşından, ölüm tarihi yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce ise aylığa 01.09.2003 tarihinden itibaren hak kazanılacağının kabulü gerekir.
Somut olayda Sosyal Güvenlik Kurumunca tahkikat sonucunda zararlandırıcı olayın iş kazası olarak kabul edildiği ancak Sosyal Güvenlik Kurumunca maddi tazminat talep eden davacı anne ile davacı babaya iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmadığı anlaşılmaktadır. Davacı anne ve davacı baba için Kurumun iş kazası sigorta kolundan gelir bağlamama sebebini tam olarak açıklayan bir Kurum yanıtı dosyada mevcut değildir. Hal böyle olunca da öncelikle maddi tazminat talep eden davacı anne ve davacı babanın maddi tazminat istemi bakımından bu davacılara Kurumun gelir bağlamama nedeninin açık bir şekilde ortaya konulmadan eksik araştırma ile davacı anne ile davacı babanın ölenin desteğinde olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan hak sahibi olduklarının kabulüyle maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, öncelikle Kurumdan davacı anne ve davacı babaya gelir bağlanmama sebebini sormak, Kurum cevabına göre gerektiğinde davacı anne ve davacı babaya SGK Başkanlığını hasım göstererek kendilerine iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanması gerektiğinin tespiti noktasında dava açması için önel vermek, davacı anne ve babanın müracaatı veya açılacak tespit davası neticesinde davacı anne ve davacı babaya gelir bağlanır ise bu kez davacı anne ve davacı babanın diğer davacı eş ve çocuklar ile birlikte ölenin desteğinde olduğunun kabulüne göre maddi tazminat talebinde bulunan davacılar yönünden maddi zararı hesaplatmak, aksi halde ise (davacı anne ve davacı babanın ölenin desteğinde olmadığının anlaşılması halinde) bu kez yalnızca davacı eş ve çocukların ölen sigortalının desteğinde olduğunu göz önüne alarak hesap yaptırmak ve sonucuna göre tüm delilleri bir arada değerlendirip yukarıda yapılan açıklamalar da göz önünde bulundurularak karar vermekten ibarettir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23/10/2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.