Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11639 E. 2014/20990 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11639
KARAR NO : 2014/20990
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Kocaeli 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2011/465-2014/109

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkeme, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığı, bu ilişkinin eser sözleşmesi olduğu ve bu nedenle davalıya kusur izafe edilemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmişse de varılan bu netice aşağıda yazılan nedenlerden ötürü yerinde görülmemiştir.
506 sayılı Yasa’nın 11. ve 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddelerinde iş kazasının tanımı yapılmıştır. Kazanın meydana geldiği 10/06/2011 tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısiyle, sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen veya ruhen özre uğratan olaylar iş kazası olarak tanımlanmıştır.
Bunun yanında Kurumun iş kazası tahkikat raporları aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olup Kurumun yaptığı tahkikat neticesinde bir zararlandırıcı olayın iş kazası olarak kabul edilmesi halinde bunun aksi ancak yargısal faaliyet ile ortaya konulabilecek bir husustur. Kurumca iş kazası olarak kabul edilen bir olayın iş kazası olmadığı hususunda açılacak tespit davalarında ise hak alanını etkilendiğinden ötürü SGK’nın da hasım gösterilmesi zorunludur.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra dosya kapsamından, 10/06/2011 tarihindeki olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, anılan zararlandırıcı olayın yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı üzere iş kazası olmadığının değerlendirilmesi veya tespiti ancak bunun aksini iddia edence ayrıca açılacak “zararlandırıcı olayın iş kazası olmadığının tespiti” davasıyla ortaya konulabilecek bir husustur. Zira bir olayın iş kazası olmadığının tespiti davaları bir yönü ile SGK’nın hak alanını ilgilendirmekte olup işbu tazminat davalarında SGK taraf değildir. Buna göre Mahkemece Kurumun taraf olmadığı bu davada olayın iş kazası olmadığı değerlendirmesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yapılması gereken iş, öncelikle davalıya 10/06/2011 tarihindeki olayın iş kazası olmadığının tespiti davası açması için süre vermek, davalının tespit davasını açması halinde bu davanın neticesini beklemek, olayın iş kazası olmadığı açılacak tespit davası ile kesinleşirse görevsizlik kararı vererek dosyayı genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi‘ne göndermek, aksi halde ise işin esasına girip tüm delilleri bir arada değerlendirip karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara idasine, 23/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.