Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11460 E. 2014/18873 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11460
KARAR NO : 2014/18873
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 19. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/03/2014
NUMARASI : 2013/547-2014/96

Davacı, yurtdışında çalıştığı tarih olan 15/01/1990 tarihinin Türkiye’de başlangıç tarihi olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının yurt dışındaki sigortalılığı nedeniyle ülkemizdeki sigortalılık başlangıç tarihinin 15.01.1990 olduğunun tespiti ile davacıya yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı vekili emeklilikle ilgili talebini atiye terk etttiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına ,davacının sigortalılığının 15.01.1990 tarihinde başladığının tespitine dair talebinin reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 38.maddesine göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya 5510 sayılı Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.
3201 sayılı Kanun’un 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinin son fıkrasında “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.” hükmü bulunmakta ise de 02.11.1984 tarihinde imzalanan ve 05.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp 01.04.1987 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca yöntemine göre yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme olarak 3201 sayılı Kanunun 5.maddesinden önce uygulanma önceliğine sahip bulunan 30 Nisan 1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29.maddesinin 4.bendi hükmü uyarınca yurtdışında ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Türk vatandaşlarının yurt dışında sigortalılığa tabi oldukları ilk tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmesi için sigortalılığın fiili (eylemli) çalışmaya dayanması gerekir.
Somut olayda, 15.01.1972 doğumlu davacının Almanya’da 04.04.1989 tarihinden itibaren zorunlu prim süresi (Pflichtbeitragszeit) bulunmaktadır.
Mahkemece, yukarıda yer alan maddi ve hukuki olgular gözetilerek davacının Almanya’da fiili (eylemli) çalışmasının başladığı tarihten sonra 18 yaşını doldurduğu tarih olan 15.01.1990 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan SGK vekili 13.03.2013 tarihli celsede davacının yaşlılık aylığına hak kazandığına ilişkin talebini atiye terk etmesine muvafakat etmediğini belirttiğinden bu konuda da bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Mahkemece , yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yapılarak, 11.09.2014 tarihli ve 29116(mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6552 sayılı yasanın 30. maddesi ile 3201 sayılı yasaya eklenen geçici madde 8 hükümleri de dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflardan davacıya iadesine, 29/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.