Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11413 E. 2014/23617 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11413
KARAR NO : 2014/23617
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/06/2013
NUMARASI : 2011/812-2013/455

Davacı, yetim aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ile kesilen aylıkların faiziyle tahsiline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava; davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması, ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte ödenmesi, davalı Kurum işleminin iptali ve davalı Kurum’a borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum’ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; davalı Kurum kontrol memurunun 13.12.2010 tarihli raporunda, Birecik’te zabıta tarafından yapılan araştırmada davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının bildirildiğinin belirtilmesi, 30.11.2010 tarihli sorgulamada davacı ile eski eşinin adreslerinin aynı olduğunun görülmesi, ancak 23.12.2011 tarihli, yani kontrol memuru raporundan sonraki tarihteki, nüfus kaydında davacının ikametinin İstanbul’da görünmesi ve muhtar tarafından da davacının 04.02.2011 tarihinde ikametgah kaydını aldırdığının bildirilmesi, ayrıca yargılama sırasında davacının eski eşinin Birecek’teki adresinde yapılan araştırmada da ikametin kapalı olduğunun ve eski eşin İstanbul’a yerleştiğinin bildirilmesi, her ne kadar davacı tanıkları ve Birecikte bulunan adresteki muhtar; davacı ve eski eşi tarafından evin ikiye bölündüğünü, giriş kapılarının ayrı olduğunu ve davacının çocukları ile birlikte yaşadıklarını beyan etmişlerse de bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile boşandığı eşinin Yasa’da belirtilen “fiilen birlikte yaşama” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.