Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11368 E. 2014/23616 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11368
KARAR NO : 2014/23616
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : Adana 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/03/2014
NUMARASI : 2010/438-2014/132

Davacı, kesilen yetim aylıklarının yeniden bağlanmasına, kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava; davacının babasından dolayı aldığı yetim aylığının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı, muvazaalı olarak boşandığı gerekçesi ile kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali, aylığın yeniden bağlanması ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1996 yılında eşinden boşandığı, ancak daha sonra 1997 yılında, davacının beyanına göre çocukları küçük olduğu için eski eşi ile yeniden evlendiği, fakat davacının eşinin, 29.05.2008 tarihinde boşanma davası açtığı, davacının davayı kabul ettiği, mahkemece 13.06.2008 tarihinde davanın kabul edildiği, kontrol memurunun 17.06.2009 tarihli raporunda; ihbar üzerine Toros mahallesindeki adrese gidildiğini, davacı ile eski eşinin kayıtlardaki adreslerinin de burası olduğunu, yöneticinin imzasız beyanında davacı ile eski eşi aynı evde yaşarken yaklaşık 2 ay önce taşındıklarını beyan ettiğini bildirdiği, kontrol memurunun raporunda beyanı olan yöneticinin savcılıkta alınan ifadesinde; davacı taşınırken eski eşinin olmadığını, ödenmeyen aidatların da davacının kuzeni olduğunu beyan eden bir kişi tarafından ödendiğini beyan ettiği, zabıta tarafından yapılan araştırma sonucu 23.01.2014 tarihinde düzenlenen tutanakta; Toros mahallesindeki adrese gidildiğinin, bina görevlisi F.. K..’ın davacı ile eski eşinin 2008 yılından önce birlikte yaşadıklarını, ancak boşanmadan sonra eski eşi hiç görmediğini beyan ettiğinin, apartman yöneticisi de arandığında; eski eşin ara ara çocuklarını görmeye geldiğini, ancak apartmanda ikamet etmediğini beyan ettiğinin bildirildiği, ilçe seçimkurulu tarafından 2008 yılı ve sonrasında davace ve eski eşinin Çukurova/T.. Mahallesinde kayıtlı olduklarının bildirildiği, nüfus müdürlüğü tarafından ikisinin de 2009/6. aya kadar Toros Mahallesinde kayıtlı olduklarının bildirildiği, ancak yargılama sırasında davacının G.. Mahallesinde ikamet ettiği, zabıta tarafından davacının bu adreste oğlu ile oturduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de; kontrol memuru raporunda davacının yaşadığı apartmanın yöneticisi olan kişinin eski eşi ile birlikte yaşarken yaklaşık iki ay önce taşındıklarını beyan ettiğinin bildirilmesi, yöneticinin daha sonra mahkeme huzurunda alınan ifadesinde ise davacının boşandığı eşi ile birlikte oturmadığı yönünde beyanlarda bulunarak beyanını değiştirmesinin makul ve izah edilebilir bir gerekçeye dayanmadığı, davacının ve eski eşinin kontrol memuru raporundan sonra adres değişikliğinde bulundukları anlaşıldığından, mahkemece “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği tereddüte mahal bırakmayacak derece ortaya konulmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının eski eşinin boşanmadan sonra nerede/nerelerde yaşadığını resmi kayıtlardan ve zabıta araştırması ile tespit etmek, davacı veya eski eş bu kayıtlardan başka adres/adreslerde yaşadığını beyan etmekte iseler hem resmi kayıtlardaki adreslerde, hem de bildirilen ve zabıta tarafından tespit edilen adreslerde zabıta marifeti ile araştırma yaptırmak, boşanmadan sonra davacının ve eski eşinin geçimlerini nasıl sağladıklarını araştırmak, çalıştıkları tespit edilir ise işyerlerinde de araştırma yaparak toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.