Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11191 E. 2014/25164 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11191
KARAR NO : 2014/25164
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : Adana 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2014
NUMARASI : 2012/677-2014/189

Davacı, M.. P.., müteveffa eşi Aynur Palastan almış olduğu maaşının kesilmesine dair kurum işleminin iptaline, Davacı, kesilen maaşının yeniden bağlanmasına, Davacı E.. Ç.. ise babası R.. A.. almakta olduğu kesinleşen maaşın 20/10/2006 tarihi itibariyle yeniden bağlanmasına, aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin her iki davanında kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava ve birleşen dava, davacıların Kurum işleminin iptali ile haksız yere kesilen aylığın yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda davacı M.. P..’ın istemi hakkında “davanın kabulüne” dair kurulan hüküm, davalı Kurum vekilinin hükmü temyiz etmesi neticesi Dairemizin 27/09/2010 tarih ve 2011/15784 Esas ve 2012/15840 Karar no lu ilamı ile “Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama esnasında Adana 1.İş Mahkemesi’nin davacısının E.. A.. olduğu, 2013/395 Esas ve 2013/676 Karar sayılı dosyasının işbu dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği ve yargılama neticesi asıl dava ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı kabul kararının verilmiş olduğu görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 tarihli, 2009/21-286 Esas ve 2009/328 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için, aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda, bu bağlantı, karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı, zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında ve zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmekte olup, anılan kavramların açıklanmasında yarar vardır.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında, mahkemece, bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde, dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın, birden fazla kişi tarafından, birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman, o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar.
Mahkeme ise, dava sonunda, zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında, dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise, dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde; “Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğmuş olması hallerinde, birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine, mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler; arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat, yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin, sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. maddesinin 4. fıkrasında “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.”, 2. fıkrada da; “Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.” denilmektedir.
Somut olayda; dava, Kurum işleminin iptali ile haksız yere kesilen aylığın yeniden bağlanması istemli olup, ayrı olarak açılmış olan davaların davanın sebebi ile davalısının aynı olması gerekçesiyle “davaların birleştirilmesi” kararı verilerek işbu dosya üzerinden yargılamaya devam olunarak sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacılar hakkında tesis olunan Kurum işlemlerine dayanak, E.. A.. hakkında tanzim edilen
29/12/2009 tarih ve 2009/851 sayılı Kontrol Memurluğu Raporu ise de Kurum işlemlerinin farklı farklı şahıslar hakkında ayrı ayrı tesis edildiği ve bu nedenle de konularının farklı olduğu, öte yandan davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Kurum’a karşı birlikte dava açılmasını gerektiren halleri düzenleyen açık bir hükmün bulunmadığı hususu gözetilmeksizin aralarında maddi ya da şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığının veya ihtiyari dava arkadaşlığının kabulünü gerektirecek unsurları içermeyen davalar hakkında davaların birleştirilmesine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunmayan davalar hakkında, davacı E.. A..’nın davasının işbu dava dosyasından tefrikine karar verilerek ayrı esasa kaydederek yargılamayı bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.