Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/11038 E. 2014/20049 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11038
KARAR NO : 2014/20049
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2013
NUMARASI : 2007/866-2013/1358

Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ve davalılardan N.. K.. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi
tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacılar vekili ve davalı Niyazi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, 05/05/2005 tarihli “İbra Sözleşmesi“ başlıklı belgede murisin meydana gelen kaza neticesi vefatından dolayı, davacı baba S.. K..’na maddi, manevi, destekten yoksun kalma tazminatları ve diğer tüm alacakları için 20.000,00 TL verildiği ve babanın işvereni ibra ettiği, ibranamede 20.000,00 TL’nin ne kadarının maddi ve ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğunun belirtilmediği, ibranamede davacı anne Zeliha’nın imzasının bulunmadığı, davacı babanın ibranameyi imzalarken davacı anneyi de temsil ettiğine dair dosya kapsamında bir vekaletname bulunmadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacı annenin, imzasının bulunmadığı ibraname ile bağlı olup olmayacağı hususu ile işvereni ibra eden davacı babanın manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde “ibra” denir. İbra alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşme olduğundan borçlar hukukunda geçerli olan nispilik esası uyarınca ancak tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurur. Hal böyle olunca, dosya içeriğindeki 05/05/2005 tarihli “İbra Sözleşmesi“ başlıklı belgede davacı annenin imzasının olmadığı, davacı babanın ibranameyi imzalarken davacı anneyi de temsil ettiğini gösteren bir kanıt bulunmadığına göre, bahsedilen ibranameden dolayı davacı anne için hesaplanan maddi zarar tutarından indirim yapılamayacağı açık-seçiktir.
Öte yandan, Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu durumda davacı babanın manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek baba açısından manevi tazminat talebinin reddi yerine, manevi tazminatın bölünmeyeceği göz ardı edilerek yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar vekili ve davalı Niyazi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılar ve davalılardan N.. K..’a iadesine, 16/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.