Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10960 E. 2014/20976 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10960
KARAR NO : 2014/20976
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Kırıkkale 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2012/55-2014/98

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, kesin süreye riayetsizlik nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, delil avansının yatırılması için verilen kesin süreye rağmen avansın yatırılmadığı, kesin süreye uyulmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından davacının iş kazası sonucu %9,00 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu ve delil avansı yatırılmadığından kusur incelemesi yaptırılmadığı, Kurum müfettişi tarafından düzenlenen iş kazası tahkikat raporunda davalının %100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde bahsettiği Kırıkkale 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/290 Esas sayılı dosyasında aldırılan kusur raporunun dosya arasında bulunmadığı anlaşılmaktadır.
“Delil İkamesi İçin Avans” başlıklı HMK’nın 324.maddesine göre “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.”
Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Delil avansının yatırılmaması halinde, bu delile dayanan taraf bu delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır ve mahkemece dosya kapsamındaki delillere göre kesin hüküm oluşturacak biçimde karar verilir.
Delil avansına yönelik ara kararın HMK’nın 324.maddesine ve Hukuk Muhakameleri Kanunu Yönetmeliği’nin 45.maddesine uygun kabul edilebilmesi için hangi delilin toplanması için ne miktarda delil avansı yatırılması gerektiği ara kararda açıkça belirtilmeli ve verilen kesin süre içerisinde delil avansının yatırılmaması halinde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmelidir.
Somut olayda, davanın 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce 15/12/2008 tarihinde açıldığı ve mahkemece “bilirkişi ücreti, tebligat ve posta ücretleri” adı altında toplam 765,00 TL delil avansını yatırması için davacı vekiline “1 aylık kesin süre” verilerek delil avansının süresinde yatırılmaması halinde “kusur raporu alınmasına ilişkin ara karardan vazgeçileceği ve dosya kapsamına göre karar verileceği” bildirilmiş ve davacı vekiline 18/02/2014 tarihinde tefhim edilmiş ise de delil avansı süresinde yatırılmamış mahkemece kesin süre verilen ara kararda mevcut delil durumuna göre karar verileceği ihtar edilmesine rağmen davanın usulden reddine karar verilmiştir. Hal böyle olunca davacı tarafça davanın ispatı bakımından dosyaya sunulan deliller ile davalı tarafın savunmaya dair delilleri göz önünde tutularak mevcut delil durumuna göre yapılacak değerlendirme sonucu bir karar verilmesi gerekirken iken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, bozma sebebidir.
Öte yandan, aşamalarda davalı vekili olarak görev yapan Av. C.. D..’ın istifasından sonra davalı asile yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılmadığı anlaşılmaktadır. Tebliğ ile ilgili Yasa ve Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Yasa ve Tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisinde daima göz önünde tutulmalıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.
Gerçek kişilere 7201 sayılı yasanın 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, tebligat yapılacak kişinin kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre daha önceden tebliğ yapılmış olması, bu kişinin adresini değiştirmesi ve yenisini bildirmemiş olması, son olarak da adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilememesi gerekir.
Davalı asile dava dilekçesinin tebliğ edildiği adresten başka bir adrese davalı vekilinin istifa dilekçesine ilişkin tebligat çıkarıldığı, davalının adı geçen adresten taşındığından bahisle tebligatın iade edilmesi üzerine bu kez nüfus müdürlüğünden davalının adres kayıt sistemindeki adresinin sorulduğu, nüfus müdürlüğünden bildirilen bu adrese çıkarılan tebligatın da iade edilmesi nedeniyle bu tarihten sonraki tüm tebligatların davacının adres kayıt sistemindeki K. Mah. . Sok. No:..adresine 7201 sayılı yasanın 35. Maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmakla, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında bu tebligatların davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinden bahsetmek mümkün değildir.
Mahkemece yapılacak iş öncelikle Kırıkkale 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/290 Esas sayılı dosyasında aldırılan kusur raporunu dosyaya celp etmek, sonrasında davalı asile duruşma günü, iş kazası tahkikat raporu ve ceza dosyası kusur raporunu yasada belirtilen usule uygun olarak tebliğ ettikten sonra davalının bu raporlara itiraz edip etmeme durumuna göre tüm delilleri birlikte değerlendirip sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.