Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/108 E. 2014/28097 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/108
KARAR NO : 2014/28097
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ : Kırşehir 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2009/298-2013/413

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 08/06/1972- Haziran 2008 tarihleri arasında davalı işverenlerin işyerlerinde ayrı ayrı dönemlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işverenler tarafından verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesi bulunduğu, davalı işverenler adına Kurumda ayrı ayrı işyeri tescili bulunduğu, davacının 02/02/1981 ila 08/07/2005 tarihleri arasında farklı dönemlerde bu işyerlerinden bildiriminin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesidir.
Ne varki birden fazla işveren hakkında aynı dava dilekçesi ile dava açılabilmesi için işverenler arasında zorunlu veya ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının bulunması gerekir.
Zorunlu dava arkadaşlığı maddi hukukun (M.K., B.K.,T.T.K) bir hakkın birden fazla kişi tarafından dava edilmesini veya birden fazla kişiye karşı dava açılmasının öngördüğü durumdur. 6100 sayılı H.M.K’ nun 59. maddesinde mecburi dava arkadaşlığının, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde olduğu belirtilmiştir. Öte yandan zorunlu dava arkadaşlığı dışında kalan ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller H.M.K.’ nun 57. maddesinde; a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması,  b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri, c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması” olarak sayılmıştır.
Diğer yandan, bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ilc çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davalı işverenler arasındaki hukuki ve fiili irtibat tam olarak tesbit edilmeden, davalı işverenlere ait tüm dönem bordroları getirtilip davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenlerini tesbit ederek beyanlarına başvurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Ayrıca, davacının davalı işvreenliklerdeki çalışmalarının kısmi olarak kuruma bildirildiği anlaşıldığından, davacının çalışmalarının bu bildirimler ile birlikte kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süre oluşmaz. Zira, Davacının sigortalı çalışmalarının Kurum’a kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı ) Bu itibarla, mahkemece işin esasına girilerek davacının çalışmaları usulüne uygun olarak araştırılıp ortaya konulduktan sonra hak düşürücü sürenin buna göre değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle davalı işverenler arasında hukuki ve fiili irtibat olup olmadığını araştırmak,işverenler arasında irtibat yoksa davayı herbir işveren yönünden tefrik etmek, işverenler arasında irtibat varsa davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak,davacının talep ettiği döneme ilişkin davalı işverenlere ait tüm işyeri dönem bordrolarını getirtmek, davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenlerini tesbit edip beyanlarına başvurmak, davacının davalı işverenler yanındaki çalışmasının sürekli olup olmadığını, çalışmanın kesintiye uğrayıp uğramadığını, davacının çalışmalarının kısmi bildirimler ile kesintisiz devam edip etmediğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tesbit etmek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.